Prof. Dr. Haydar Baş’ın ömrü mücadelelerle geçti. Türkiye’nin ayakta kalmaya çalıştığı dönemlerde, darbe süreçlerinde, siyasi ve iktisadi her türlü sıkıntı ile yüz yüze kaldığı süreçte Haydar hoca kendine has üslubu ve politik bakışlarıyla iz bıraktı.
MİLLİ EKONOMİYİ MİRAS BIRAKTI..
Prof. Dr. Haydar Baş’ın ömrü mücadelelerle geçti.
Türkiye’nin ayakta kalmaya çalıştığı dönemde, darbe süreçlerinde, siyasi ve iktisadi her türlü sıkıntı ile yüz yüze kaldığı dönemde kendine has üslubu ve politik bakışlarıyla kendi çizgisinde kaldı.
Prof. Dr. Haydar Baş aktif bir politik kişilikti. Bağımsız Türkiye Partisi’nin Genel Başkanı olarak önemli çalışmalar yaptı. Hep milli ekonomi dedi. Bunu söylerken kendisiyle Sarıtaş’taki evinin kamelyesinde yaptığım söyleşide şu ifadesi bende iz bıraktı:
‘Hiçbir şey yapamazsam fındığın Anavatanına bir çikolata fabrikası da kuramıyoruz’
Siyasette bilge kişi olmak ve bir noktaya gelmenin karşılığı toplumda her zaman iktidar olarak karşılık bulamayabilir. Kimi zaman dönem, kimi zaman konjönktür buna mani olur.
Baş siyaseten partisini bir noktaya kadar taşıdı, meclise giremedi; ama politik fikirleri kabul gördü.
‘Milli Ekonomi Modeli’ dedi.
‘Kazandığımızı geniş halk kitleleriyle paylaşacağız’ dedi, asgari ücretin mevcutta iki katına çıkarılması gibi refah düzeyinin artırılmasına yönelik sürekli üretim modelinin değiştirilmesi ve çağı yakalaması yönünde adımlar atmaya çalıştı.
Prof. Dr. Baş’ın Milli Ekonomi Modeli Rus Meclisi’nde dahi kabul gören ve Baş’ın o mecliste ayakta alkışlandığını biliyoruz.
Baş, yerlilik ve millikten taviz vermeyen bir politik kimlik taşıdı.
Üretim noktasında BAŞ Şirketler Grubunun, BAŞ Çelik Fabrikalarının, BAŞ Ticaret A.Ş.’nin ve BAŞ Isı Sanayi’nin kurucusu oldu.
Milletin değerlerine inandı.
Atatürk ilkelerine bağlı kaldı, buradan hareketle siyasi misyonunu ve motivasyonunu belirledi. İnandıklarını yaşayan biri oldu.
Dünyada herkes eleştirilir, Baş da eleştirilmiştir.
Eleştirileri her zaman olgunla karşıladı, gazetesinde sade uslüpla bunlara cevap verdi.
Faal olarak Yeni Mesaj Gazetesini de televizyonunu da yaşattı.
Günlük makaleleriyle hükümete yön tayin edici açıklamalarda bulundu.
Özellikle dış politikada Türkiye tuzağa çekilmek istenmesine karşı ‘dikkat’ uyarılarında bulundu.
Son satırları onun anısına onun sözleriyle bitirelim:
‘Her zaman ifade ediyorum. Önce insan meselesi çözülmelidir. İnsan, 'Hak adına ve kendi yararına' kazanılmadıktan sonra hangi kanunu, nizamı getirseniz, hangi düzenlemeyi yapsanız da işe yaramayacaktır.
Bugün gasp, hırsızlık, tecavüz, cinayet, yaralama, cinnet, uyuşturucu vesaire hayatımızın olağanı haline geldi.
Cezalar caydırıcı olamıyor, tedbirler de yetersiz kalıyor.
Öyleyse önce bu kanunlardaki cezaya muhatap olacak insanı yetiştirmeliyiz.
Kanaat, iffet, sabır, şükür, cömertlik, haya gibi insanı insan yapan güzel ahlak vasıflarını unuttuk.
"Onda var da, ben de niye yok" noktasından başka bir bakış açımız kalmadı.
Günümüze, günümüz insanına, insanı işleyen ve tanıyan bir mantık, bir anlayış gerekiyor.
"İnandım" diyen kişinin öz cevheri ile yani Yaradan'ı ile kopan bağını tekrar kurması için kendinde bulunan nefha-i İlahi ona yardımcıdır. Rabbini aramasının sebebidir.’
Haydar hocam, hem sevgini, hem desteğini hemde muhabbetini gördük.
Bu fani dünyada ayrılığın ani oldu.
Sana rahmet tüm sevenlerine sabır diliyorum.
Çok Okunanlar
Trabzonspor’dan ayrıldı; şimdi gol makinesine dönüştü
Trabzonspor’da Double Pass ile Yollar Ayrılıyor
Trabzonspor’un Orta Sahadaki Yeni Kozu
Trabzonspor, Başarılı Oyuncuya Karşılık Eyüpspor’a Takas İçin Denswil İle Bardhi’yi Önerdi
Trabzonspor’un Transfer Gündeminde İki Sürpriz İsim!
Transfer Fiyaskosu: Şenol Güneş Scout Ekibini Baştan Dizayn Etti