Mehmet Büyükekşi'nin Futbol Federasyonu başkanlığına seçildiği dönem, umut dolu bir dönemecin başlangıcı olarak görülmüştü. Ancak geçen yıllarda, bu umutların yerini derin bir hayal kırıklığı aldı. Büyükekşi dönemi, Türk futbolunun kan kaybettiği, itibarının zedelendiği ve geleceğinin karardığı bir dönem olarak tarihe geçti. Bahsettiğimizin Milli Takım’ın saha sonuçlarıyla ilgisi yok.. Orası farklı bir boyut..

Yönetim anlayışında; şeffaflık, hesap verebilirlik ve liyakat ilkeleri, uygulamada hiçbir karşılık bulmadı. TFF, adeta Büyükekşi'nin kişisel şovuna hizmet eden, keyfi kararların alındığı bir yapıya dönüştü.

Başlangıçta farklı niyetle yaklaşılsa, hatta doğru - yanlış her denilen yapılsa da zaman içerisinde Kulüpler Birliği ve diğer paydaşlarla işbirliği yerine çatışma tercih edildi. Süper Lig yayın ihalesi ve hakem atamaları gibi kritik konularda yaşanan skandallar, Türk futbolunun imajına ağır darbe vurdu.

*       *       *

Üretim boyutu ihmal edildi.. Kulüplerin ekonomisi eksi yönde büyürken müdahale edilmedi, yaptırım uygulanmadı. “Onlara dokunmazsam, bana cephe almazlar” diye düşünüldü ama yeri geldi ne İsa’ya ne Musa’ya yaranılabildi.

Gelinen aşamada seçimli genel kurul kararı alınması iyiniyetli, pembe gözlüklü paydaşlar tarafından “Türk futbolu için yeni bir sayfa” umudu olarak görüldü ama nafile...

Bilgilerin ilgisiz, ilgililerin bilgisiz olduğu bir ortamda, dahası siyaset işin iliklerinin de iliklerine kadar işlemişken idealist olmanın mümkünatı var mı?

Son düzlüğe girildiğinde tablo şu:

En güçlü aday olarak gösterilen Servet Yardımcı, bırakın adaylığı, UEFA’dan bile tası tarağı toplayarak vazgeçmek zorunda kaldı. Artık bir yerleri ne kadar kızdırdıysa... Kolay mı öyle kendi başına ortaya çıkıp aday olmak? Kime, neye güveniyorsun? (!) Adamı böyle iki günde tarihin tozlu raflarına gönderirler de anlamazsın...

Ya kulüp başkanları?

Onlar ayrı alem... Dün yangında kül bırakmıyorlardı, şimdi ortada yoklar... Reis hepsini ters köşeye yatırdı... Ayıklasınlar ayıklayabilirlerse pirincin taşını...

Yanarım da onların başında oldukları kulüplere gönül verenlere yanarım... Taşıdıkları umutlara, verdikleri mücadeleye yazık...

Şimdi kala kala geriye, olmayan sandıktan çıkacak olan meşhur Büyükekşi ile atletizmdeki “tavşan atlet” benzeri, “sözde demokrasi ortamının süsü” İbrahim Hacıosmanoğlu kaldı...

Demek ki neymiş?

Büyükekşi sırtını dayadığı güçten eminmiş... Ne yaptıysa Türk Futbolu için yapmış (!)

İşte böyle ey ahali!...

Özerk futbol federasyonu seçime gidiyor!..

YERSEN!....