Tarifi zor, Türkiye çok büyük bir deprem yaşadı.

Öyle ki, gitmeyen, görmeyen bilemez.

Yöredeki isimlerle konuşunca, ‘Televizyonlardaki görüntüler kıyısından köşesinden’ diyorlar.

Arka sokaklara girilince facianın boyutu daha da artıyor.

Yaralıyız. Hem de derinden.

Bir akşam önce idi.

Telefonum çaldı.

Sohbet uzadıkça uzadı.

Sonunda da ne olacak, Türkiye bu depremin altından nasıl kalkacak diye konuşurken karşımdaki kişi şunu söyledi:

‘Deprem sonrasında izlemedin mi? Rize’de kamyonlara odun yükleyen analarımız var, onların yüzü suyu hürmetine ayakta kalacağız.’

Duygulandım,

Böyle bir dayanışma dünya tarihinde görülmedi dedim.

Bu ruh, devlet-millet ağır yükün altından kalkacaktır.

Türkiye’de 1939 Erzincan depreminden beri hep konuşulmuştur.

Yağmacılar.

Ölü idi, diri idi bakmazlar alıp giderler.

Hatay’a da çöktüler.

Çünkü onların kalp gözü kapalıdır.

İnsafları ve vicdanları yoktur.

Münferittir ama Trabzon’da bir annenin depremzedelere göndermek için hazırladığı odunları çalanlara ne diyeyim!

İnsafsızlık desem yetmez.

Alçaklık!

Biraz daha uyuyor.

Siz nasıl insanlarsınız, sizin vicdanınız yok mu?

Türkiye kan ağlıyor.

Sizin yaptığınıza bakın.

Bunu yapanların polisten, jandarma’dan kaçma şansları yok.

(Yakalanmışlar)

Hesap vereceklerdir.

Türkiye’de mahkemeler son yıllarda farklı cezalar veriyor.

Bu odunları çalanlara da (Deprem bölgesine gideceklerini bilmiyorduk diyebilirler) öyle bir ceza verilmeli ki asla unutmamalılar.

Zanlılar güvenlik güçleri denetiminde o bölgeye getirilmeliler.

Konteynır kentler var ya, cezalarını o kentlerde çekmeliler!

Oralarda sobalar kuruldu,

100 kişilik konteynır kentin her sabah sobalarını odunla dolduracaklar sonra da ateşleyecekler.

Öyle suç işleyip, cezaevine girip yiyip içmek ve yatmak yok.

Çıkınca da racon kesmek yok.

Sonra da tut tutabilirsen.

Suç makinesi olup çıkıyorlar.

Daha önce yazdım.

Depreme bilimsel olarak bakacağız.

Ama manevi yönümüzü unutmayacağız.

Toplumsal dinamiğimiz ne kadar varsa,

Maneviyatımız da o kadar erozyona uğradı.

Deprem bölgesine gidecek odunları çalmak

Sözün bittiği yerdir.