Süper Ligde takımların maç saatlerini yayıncı kuruluşla birlikte kim planlıyor ve belirliyorsa, Trabzonspor'a kesin ihanet ediyor.
Arkadaş hem Pazartesi günü, hem de mesainin bittiği saate maç yayını koymak ihanet değil de nedir? Beşiktaş-Kayseri, Samsun-Antalya maçları Pazartesi günü 20.00'de, Trabzonspor’un Hatay maçı mesainin bitim saati 17.00'de, olacak şey mi? O zaman üç mücadeleyi de aynı saate koy, herkes kendi takımını izlesin, olmaz mı? Ama yok, zor günler geçiren Trabzonspor'a bir darbe de TFF ile yayıncı kuruluş vuruyor.
Ve bir de Trabzonspor taraftarına bir çift sözüm olacak. Sorarım size, Trabzon'da Trabzonspor’dan başka bir şeyi var mı? Sezon başladığı günden itibaren her maç öncesi taraftarlara yapılan bütün çağrılara rağmen takımını yalnız bırakan sözüm ona bir kısım taraftar, Hatay maçında takımlarının tribünlerine gelmeyerek, yalnız bıraktılar. Trabzonspor Avrupa Liginde tarih yazarken bile desteğini takımdan esirgeyen bir kısım taraftar, Trabzonspor sahasının kapanmasına neden olan bu insanlar, geçekten kime zarar verdiklerinin farkında değiller. Böyle taraftarlık olmaz! Eğer bu anlayıştaki insanları Trabzonspor'un gerçek taraftarları takımına sahip çıkıp, tribünleri doldurmazlarsa, şunu üzülerek söylemem gerekirse, çok daha kötü günler Trabzonspor'u bekliyor demektir.
“YABANCI” İLE “YERLİNİN YERLİSİ” FARKI!
Yazık! Binlerce kere yazık! Taraftar kendi takımını ancak bu kadar sabote eder. Bardhi bir pozisyonda topa istediği gibi vuramaz hep bir ağızdan bu oyuncuya "yuh" sesleri tribünden çekiliyor. Bu "yuh" çeken seyirciye "Trabzonspor taraftarı" demek mümkün değil. Bakınız, bu futbolcuya Avrupa’nın dört takımından ciddi bir şekilde teklif geliyor. Yönetim Bardhi'ye teklifi iletiyor. Kuzey Makedonyalı oyuncuyu gönderse Trabzonspor’un kasasına 3 milyon 750 bin avro sıcak para girecek. Bardhi, yönetime "Kötü günler geçiriyoruz.
Trabzonspor’u ben bu şekilde bırakıp bir yere gitmem" diyerek transfer tekliflerini geri çeviriyor. Ben bunu yazarken belki bazıları beni eleştirecektir. Sorun değil. Yabancı futbolcu Bardhi, "Ben profesyonelim istenmediğim yerde durmam" diyebilir ve çekip gidebilirdi. Ama o, Trabzonspor’u düşünerek gelen teklifleri elinin tersi ile geri çevirdi ve Trabzonspor'u zor durumunda bırakıp gitmedi. Peki ya bizim "Yerlinin yerlisi" diye ifade ettiğimiz futbolcumuz ne yaptı? Onu bugünlere getiren Trabzonspor'u elinin tersiyle bir kenara itip, "Ben Trabzonspor 'da daha oynamam" diyerek İngiltere'nin yolunu tuttu! Üstelik de Trabzonspor’un ona ihtiyacı varken Başkan Doğan'a gidip, "Ben Trabzonspor forması giymek istemiyorum" diyerek Trabzonspor'a bakışını ortaya koymuştu. Aradaki farkı siz okurların takdirine bırakıyorum.
GENÇLER KAZANILMALI
Trabzonspor ara transferde Dortmund’un sağbeki Meunier’i transfer ettikten sonra yönetimin en isabetli kararı ara transferde oyuncu almadı. Kulübü borçlandırmayarak en isabetli kararı vermiş oldu. Yönetimin almış olduğu bu kararı doğru buluyorum. Teknik Direktör Abdullah Avcı sezonu elindeki oyuncuları kalan maçlara iyi motive ederek ligi ilk üç arasında bitirmek zorunda. Bordo-Mavili takımın kadrosu içerisinde yer alan genç oyunculardan Abdurrahman Bayram, Arif Boşluk, Göktan Gürpüz, Oğuzhan Yılmaz, Poyraz Efe Yıldırım, Salih Malkoçoğlu, Ali Şahin gibi isimlere kalan maçlarda yer verip bu oyunculardan en az üç veya dört tanesi gelecek sezon için takıma kazandırıp direk oynayacak isimler olmalı. Geçen sezon başında yapılan kadro mühendisliğinin ardından büyük zaafa uğrayan Trabzonspor, yetersiz futbolcular nedeniyle sıkıntılı süreç yaşadı. Tarihinde bir sezonda dört kez üst üstte yenilmemişti. Trabzonspor’un yaptığı transferler arasında öne çıkan isim yok. Kısaca Bordo-Mavili takımın transfer yetkilileri açık arayla sınıfta kaldı.
Gelecek sezon için iyi bir kadro kurmak isteyen Başkan Doğan ve arkadaşları bu konuda ince eleyip sık dokumak zorunda, kulübün mali acıdan durumu ortada. Başkan ve arkadaşlarının bu konudaki özverili çalışmaları ve çabaları yeterli olmazsa da, özellikle gelecek sezon için çok kaliteli üç veya dört tane yabancı transferinde nokta atışı yapmak zorunda.
Şunu gördük ki, yabancılar ve oyuncularının menajerlerine dudak uçuklatacak ücretler ödenmemeli, boş ve işe yaramayan oyuncular transfer edilmemeli. Trabzonspor artık bir kez daha bu hatalara düşmemeli. Menajerler değil, Trabzonspor gençleri kazanmalı. Yeni transferlerinin yaş durumları da bir hayli yüksek. Ancak yaşa değil, fiziksel özelliklere de bakmak lazım. Şampiyonluklar deneyimli, tecrübeli ve gençlerle harmanlanan bir takım ile kazanılır. Bunun yanı sıra Trabzonspor Yönetimine şu uyarım var. Bir an önce alt yapıyı yeniden el almalı. Bütçesinden alt yapıya önemli parasal yatırım yapmalı. Bakınız, Ümit Milli ve Genç Milli takım kadrolarında Trabzonspor orijinli oyuncular eski dönemler gibi yok. Yine ilk dört için kazanılacak bir kadro mühendisliği yapılacaksa hiç bu zahmete girmeyiniz. Paraları önceki transferlerde olduğu gibi menajerlere verilmesin gençlere verilsin.
PROTOKOL VE BOŞ KOLTUK
Trabzonspor'un protokol tribünü, bomboş.. Başkan maça gelirse İstanbul ve Ankara'daki yöneticiler de hem de koşa koşa geliyorlar ama başkan gelmediğinde neredeyse hiçbiri Akyazı’daki maçlara gelmiyorlar. Her şey anlaşılır, kabul edilebilir. Taraftar küser, takımı ya da oyunu beğenmez veya hava şartları çok olumsuzdur hatta keyfi yoktur maça gelmez, taraftarın böyle bir tercih hakkı vardır fakat yöneticiler o statta olacaklar, olmalıdırlar bu şarttır… Yönetici olarak sen gelmezsen inandırıcılığını kaybedersin ve taraftarda hiç gelmez. Bu sözlerim Trabzonspor’un iyi veya kötü gününde yanında olan yöneticilere değil, olmayan yöneticilere sitem ediyorum. Yönetime girmek için kırk takla atıyorsunuz. Ne kadar tanıdıklarınız varsa hepsini araya sokup Trabzonspor'da yönetici olmak istiyorsunuz. İşiniz karşıya geçtimi başkan maçlara gelirse koşa koşa gelip reklamınızı yapıyorsunuz..
Trabzonspor boş tribüne oynuyor beyler, bu durum camiaya hiç yakışmıyor. Bizim taraftar aristokrat takılır, başarı varsa paylaşır, bir parçası olur ama başarı yoksa kendisi de yoktur… Bakın rakiplerimize, Fenerbahçe tribünlerden 51 milyon Euro, Galatasaray 70 milyon Euro kazanırken Trabzonspor 500 kişiye oynuyor. Tamam şehir küçük, ekonomik durum belli ama yöneticinin gelmediği maça taraftar hiç gelmez.. Eğer bir şampiyonluk havası yoksa taraftarı unutacaksın. Taraftar bu işin en canlı rengidir. Her şey taraftar içindir, getireceği gelir ve devamında daha kaliteli oyuncu grubuyla çıtayı hep yüksek tutmak lazım. İşte burada yöneticilik devreye giriyor, kazanılan gelirlerin taraftarı kaçırmayacak şekilde harcanması çok önemlidir. Rakiplerimize, ekonomik durumlarına ve bu haldeyken yaptıkları transferlere bakın. Adamlar bir şekilde taraftarın ilgisini canlı tutuyorlar. Tabii ki har vurup harman savurmamak lazım ama bir şekilde de taraftarı stada çekmeliyiz, yöneticilik başkanla poz vermekten ibaret değildir, o stada geleceksin ve protokol tribününde oturacaksın…
BAŞKA TRABZONSPOR’UMUZ YOK
Trabzonspor Ziraat Türkiye Kupası’nda Başkent temsilcisi Gençlerbirliği’ni zor da olsa yenerek ilk sekiz takım arasına seri başı olmadan kaldı. İlk yarıda iki takım da baskılı oynadı ve Bardhi orta sahada topu kaybetti maalesef ki sonrasında gol yedik. İkinci yarıda şut bulmakta zorlandık. Bu yarıda Trabzonspor arzuladığı golü bir türlü bulamıyordu. Maç ev sahibi ekibin üstünlüğü ile devam ederken 90+6’da yeni transfer Meunier sahneye çıkarak yaptığı ortaya Eren Elmalı kalabalık arasından yükselip vurduğu kafa vuruşu ile Trabzonspor beraberlik golünü bulmuş oldu. Ardından maç uzatmaya gitti. Uzatmanın ilk devresinde Trezeguet’nin golüyle maçı 2-1 kazanarak tur atlayan taraf Trabzonspor oldu. Son 16 turundan yükselerek çeyrek finale çıkmayı başardı. Ziraat Kupası maçı geride kaldı. Bu galibiyet lig öncesi Trabzonspor ve camiasına büyük bir moral oldu. Bordo-Mavili takım, geçtiğimiz Pazartesi günü Papara Park’ta Hatayspor maçına çok istekli başladı.
İlk yarının hemen başında gol pozisyonları yakaladı ama sonuca etki olmadı. İlk yarıda Hatay’ı ceza sahasına kapattık. İkinci yarının hemen başında Trezeguet ile golü bulan taraf Trabzonspor oldu. Birkaç dakika sonra Enis Bardhi’nin harika vuruşu ile ikinci golü bulan taraf oldu. Ancak bu maçta benim hoşuma gitmeyen taraftarın tutumu oldu. İlk yarıda Bardhi’yi yuhalayan taraftar ikinci yarıda golü atınca aynı futbolcuya alkış tufanı koparıyor... Bu kafa sahadaki futbolcuyu kendinden geçiriyor. Bir benzeri hocası ve yönetim tarafından affedilen ve son dakikalarda oyuna giren Umut Bozok'a yapıldı. Artık bu davranışlardan kaçınmak gerek. Bu şehrin beyni, kalbi her şeyi Trabzonspor’umuz başka bir şeyimiz yok. İyi günde kötü günde hep ona sahip çıkalım destek olalım Başka Trabzonspor’umuz yok. (EFE KAAN ÖZTÜRK)