Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’ın bayram mesajında bir bölüm dikkatimizi çekti..
“Anadolu kulüplerinin haklarını koruyan, şeffaf bir anlayışı, gerçek adaletli, basiretli ve kararlı bir yönetimi, dürüstlüğe ve haksızlığa karşı dimdik duran yöneticileri arayacağız.. Bu yolda İstanbul kulüplerinden gelen dayatmalara ve emrivakilere asla destek olmayacak ‘evet’ demeyeceğiz...”
Yönetimin, TFF Genel Kurulu’nun erkene çekilmesi önerisine imza atmamasına eleştirel yaklaşanlar olmuştur... Dışarıdan bakınca buna hak da verilebilir. Ancak eğer Trabzonspor, Doğan’ın söylediği gibi “dayatma” yaklaşımına karşı bir tavır sergilemişse “doğru yerde durduğunu” rahatlıkla söyleyebiliriz...
Bunun yorumunu ve alkışını şimdi değil, şartlar oluştuktan sonraya bırakarak fikrimizi aktaralım..
Trabzonspor’un İstanbul kulüplerinin peşine takılmaktansa, Anadolu’nun liderliğine soyunması daha gerçekçi ve kendi varlık sebebine uygun bir yaklaşım tarzıdır.. Hem matematiksel hem de işlevsel açıdan doğru olan budur...
Bordo - Mavili kulüp büyüklük sıfatını kazandığı sürecin ardından bu felsefeyi en doğru ve fayda sağlayan biçimde Faruk Özak’ın başkanlığı döneminde gerçekleştirdi..
O süre zarfında Anadolu kulüpleriyle doğru diyaloglar geliştirdiği gibi havuz sisteminin kuruluşunda da gerek kendi gücü gerekse de arkasındaki destekle öncü konumunu korudu ve belirleyici oldu...
Daha sonraki başkanların hatırı sayılır bölümü, İstanbullu büyüklerin yanında kalarak daha büyüyebilecekleri yanılgısıyla, aslında hep ötekileştirildikleri gerçeğini göremediler...
Bugünkü matematiğe bakarsanız 17 büyüktür 3’ten... İstanbul kulüpleri kuşkusuz yüzyılı aşkın tarihleriyle sporun önemli parçalarıdırlar... Ancak bugünkü yönetim anlayışları ve tarzları kendi tarihlerini inkar eden anlamsızlıkların yanı sıra seviyesizliklerle doludur...
Ne kadar aksini söylerse söylesinler onların diğer kulüplere bakışı her zaman üst perdeden olmuş, “varsa yoksa kendileri” mantığıyla, “bizim verdiğimiz kadarla yetinin” sınırının üstüne geçmemiştir..
Bu nedenle Ertuğrul Doğan’ın “onların gözünde büyüklerin dördüncüsü olmaktansa Anadolu’nun liderliğini” yeğleyen duruşunun yanındayız... Ancak bu liderlik sadece sözle başarılabilecek bir önderlik değildir... Aksine, iyiniyet, samimiyet, kararlılık, hoşgörü, tutarlılık, saygı, sevgi, adalet, dürüstlük, cömertlik, sabır, fedakarlık, özveri, empati gibi sıfatların şemsiyesi altında bütünsel bir yaklaşımla değerli hale gelir...
Trabzonspor’un lider olarak benimsenmesi, sadece Anadolu kulüpleri için değil Türk Futbolu açısından da hayati bir anlam taşımaktadır..
Hayırlı uğurlu olsun..
Rastgele!...