Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmaktadır "Kim Allah'ın indirdikleriyle amel etmezse işte onlar günahkarların ta kendileridirler." Ayet açık ve net. Yaratıcımız biz kullarının dünya ve ahiret mutluluğu için göndermiş olduğu ayetlerle amel etmemizi istemektedir.
Yönetimde olan insanlar iki yolla mahiyetindeki insanları yönetmektedirler. Bunlardan biri beşeri kanunlarla bir diğeri ise ilahi kanunlarla olmaktadır. Beşeri kanunlar genellikle Avrupadan alınmışlardır. İlahi kanunlar ise yaratıcımız tarafından gönderilmişlerdir. Beşeri kanunlarda hak ve huzur bulamazsınız. Çünkü beşeri kanunlar güce dayanmaktadırlar. İlahi kanunlar ise adalete dayanmaktadırlar.
Ülkem şu anda beşeri kanunlarla yönetilmektedir. Ondan dolayı huzur kalmadı. Mutluluk bulamazsınız. Zenginlerle fakirler karşı karşıya geldiğinde haklı fakir bile olsa haklı zengindir.
Bakınız dedem ninemin kurduğu Osmanlı medeniyetinde adalet esas alındığından eğer haklı fakir ise fakirin lehine hüküm verilebilmiştir. Eğer dedem ninem Osmanlılar dünya üzerinde yedi yüz sene hüküm sürmüşlerse bunu uyguladıkları İslam adaletine borçludurlar.İslam hukukunu zengine de uygulamışlar fakirede uygulamışlardır. Allah azze ve celle Osmanlıya yedi yüz yıl nasip etmişse bunu dedelerimiz her millete adaletle muamele etmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunu ikrar eden devlet adamlarından Arap Birliği eski Genel Sekreteri Musa Amr şöyle beyanat vermektedir. " Osmanlı aramızdan çekildikten sonra ORtadoğu'da huzur kalmadı. Yeniden Osmanlıya ihtiyacımız vardır."
Buradan şöyle bir çıkarımda da bulunabiliriz, yöneticilerimiz gerek kendilerinin gerekse yönettikleri halklarının mutluluğu için Allah'ın ayetleriyle amel etmeleri lazım gelmektedir. Peygamberimiz konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır" Sizlere iki şey bırakıyorum. Bunlara yapıştığınız sürece asla yolunu şaşırmazsınız. BUnlar Allahın kitabı Kuranı Kerim ve benim sünnetim."
Kuran ve sünnet bizlerin dünya ve ahiret mutluluğumuzun kaynaklarıdır. Ondan dolayı beşeri yasalardan uzak durup ilahi emirler doğrultusunda yönetilmesi dinimizin emirleri doğrultusundadır.
Ecdadımız Osmanlıların uzun soluklu iktidarda kalmaları Kuran ve sünnete yapışmalarından gelmektedir. Osmanlılarda kanunlar Kuran ve sünnet kaynaklıdır. Dedelerimiz Kurana ve sünnete yapışmışlardır. Konuyla ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır" Bir millet KUran ve sünnetle amel ettiği sürece ömrü uzun olacaktır. Buradan anlıyoruz ki Osmanlılar Kuran ve sünnetle amel ettiklerinden ömürleri uzun kılınmıştır.
Dünyamızda bu kurtlar sofrasında emperyallerle yani Amerika, İngiltere ve İsrail baş edebilmemiz için Kurana ve sünnete yapışmalıyız. BU beşeri kanunlarla varlığımızı devam ettirmemiz zor görünmektedir. Bundan dolayı kanunlarımızı ilahi kanunlarla değiştirmemiz lazım gelmektedir. Bu beşeri kanunlar milletimizin millet olma vasıflarını ortadan kaldırmaktadır. Milletimizin dünya ve ahiret mutluluğu için ilahi kanunlara dönmemiz lazım gelmektedir.
Konu önemlidir. Bakınız bin dokuz yüzlü yıllarda İngilizler devletimiz Osmanlıyı bertaraf etmeye çalışmaktadır. Başbakanları Çörçil Avam Kamarasında kürsüye gelerek elinde de KUranı almış olduğu halde şu tarihi konuşmayı yapar" Türkleri sahada yenmemiz zor. Ellerinde ki bu Kuranı alarak onların devletlerini yıkıp onları yönetimimiz altına alacağız." Dediklerini de yaptılar. Bizlerin ellerimizden Kuranı alıp onun yerine modayı ahlaksızlıkları yerleştirdiler. Ondan sonrada bizleri kendileri gibi yaptılar. Artık onlar gibi giyiniyor onlar gibi yiyip içiyoruz.
Bir avukatla yaptığım sohbette Avukat ağabeyime şunu sordum. Kurana ve sünnete döndüğümüz zaman Hakimler savcılar zorluk çekerler mi diye sorduğumda hayır zorluk olmaz. Onlar onunda eğitimini almaktadırlar demişti. Hukuk Fakültelerinde İslam hukukuda okutulmaktadır. Ondan dolayı adalet hizmetleri sıkıntı yaşamayacaktır.
Devletimizin ve milletimizin huzur ve mutluluğu ve bekası için KUrana ve sünnete dönmemiz lazım gelmektedir...