Pek çok kez fırsat çıkmıştı ama çeşitli gerekçelerle Trabzonspor’un deplasman maçlarını uzun süredir canlı olarak izlememiştim.
Hatta bu konuda ‘Abi ya niye gelmiyorsun, bi kere de aramızda ol’ diye çok sitem alıyordum.
Sonuçta Karagümrük maçından önce spor müdürümüz Yahya Karabina,’ Abi bir organizasyon var, Karagümrük maçına gidermişin? ’deyince ‘Tamam gidiyorum’ dedim.
Hem Trabzonspor’un galibiyetine tanık oluruz, hem de 14 aylık torunumuz Ege’yi görürüz
Tabi başta Turgay Beşyıldız olmak üzere telefona sarıldı genç arkadaşlar.
‘Abi ismini gördüm, gerçekten geliyor musun?’
‘Doğrudur, geliyorum’ dedik ve Trabzonspor Başkan Danışmanı Murat Taşkın’ın organizasyonu ve Asbaşkan Ertuğrul Doğan’ın sponsorluğundaki 10 puan 5 yıldızlık seyahate katıldık.
Kendilerine teşekkür ederiz..
***
Ağustosta bile hiç eksilmeyen rüzgar nedeniyle buz kesen Olimpiyat Stadını iyi biliyorduk.
Hatta TFF temsilciliğimiz zamanında burada oynanması gereken İstanbul Büyükşehir Belediyespor Karabükspor maçını aşırı kar ve don yüzünden ileri bir tarihe tehir ettiğimiz vardır.
Bu işlerle uğraşırken üşüttüğümüz böbreklerimiz yüzünden çok sıkıntılar çektiğimiz de..
Çok soğuk bir Aralık akşamında üstelik saat 20.00’da tribündeki yerimizi aldığımızda ‘Bu ne ya’ dedik..
Hadi oynayanlar koşuyor da kulübedeki futbolcular ve saha kenarındaki teknik direktörlere acıyarak baktık!
TRT Spor’da görevli Özden Ayvaz arkadaşımızla birlikte soğuk yetmezmiş gibi tribünleri dört dönen rüzgardan korunmak için sürekli yer değiştirip arkasına sığınacak bir siper aradık durduk.
Zaten sahada işler iyi gitmiyor, tribünde de hepten duman olduk.
Bir devre zor dayanıp kendimizi basın kafeteryasına atıp maçın çoğunu da TV’den izledik..
***
Başlangıçta 4 gün önce Fenerbahçe’yi duman eden Trabzonspor’un rahat kanacağını düşünüyorduk.
Nitekim maç ta bizi haklı çıkaracak şekilde başladı. Net pozisyona giremiyordu ama top sürekli Trabzonspor’daydı.
‘Bir şekilde atarız ’ dedikçe golleri yiyen biz olduk..
Burası da ilginç..
Kalemize 6 top geldi,4 ü gol oldu, biri direkten auta gitti, birini de Uğurcan önledi..
‘Niye böyle oldu?’ dedik..
Kalede Uğurcan gibi bir kaleci varken gelen hemen her topun gol olmasına şaşırdık..
Lakin Trabzonspor gibi üst düzey bir takımda forma giyen futbolcuların sahaya çıkmadan önce zemini kontrol etmemeleri karşısında ise hayretler içinde kaldık.
Çünkü bizimkiler 3 kez kaydı, birinde kırmızı kart geldi, ikisi gol oldu!..
Bu durumu maçtan sonraki basın toplantısında teknik direktörümüz Abdullah Avcı’ya sordum.
Şöyle yanıtladı: Milyon dolarlık adamlar, bir sürü kramponları var. Tabi ki zemini kontrol edip uygun birini giyecekler..
Demek ki giymemişler!..
***
Abdullah Hoca ayrıca şunları söyledi:
Maçtan önce son ana kadar 3-4 oyuncu ile rotasyon yapayım diye çok düşündüm.
Belki yapsam da sonuç değişmeyecekti ama böyle karar verdim.
Hoca’da haklı.
Rotasyon yapsa da sonuç kötü olsa ;‘ Yahu 3 gün önce Fener’i dağıtan takımı hangi düşünceyle bozdun’ diye eleştirilecek.
Yapmasa ‘Niye yapmadın?’ diye.
Rotasyon işine karışmam ama bence Marek Hamsik bu maçta ilk 11 ‘de olmalıydı.
Sonuçta o soğukta oraya gelen taraftar da dahil kimsenin beklemediği 4-1 lik yenilgi karşısında stadyumu üzgün ve kızgın bir şekilde terk ettik.
Ne diyelim;
Yol kazası, iş kazası olsun, tekrarı olmasın.
Çünkü bu maratonda köprünün altından daha çok sular akacak..
***
Bu maçta yenilgiden çok üzüldüğümüz konu ise uzun bir aradan sonra sahalara dönüp eski formunu bulmak için didinen Visca’nın bu kez köprücük kemiğimin kırılması oldu.
Geçmiş olsun diyelim..
2 ay daha sabredelim..
***
Tabi sıkıntı bu kadarla da bitmedi.
Uçak Trabzon havalimanına indiğinde arka sıralarda başlayan yüksek sesli tartışma kavgaya dönüştü mü dönüşmedi mi tam anlayamadık ancak, araya girenler işi bir parça sakinleştirdi.
Lakin ön kapıya yakın olduğumuz halde bir türlü inemedik. Çünkü kapı açılmak bilmiyordu..
Business Classtaki ayrıcalıklı yolcular ki Trabzon’a gelmekte olan sayın Ahmet Zorlu da dahil sebebini öğrenmeye çalışırken pilotun; ‘Sayın yolcular alışık olmadığımız olay nedeniyle polis çağrıldığından... diye başlayan anonsu duyuldu.
Bir süre sonra polisler arka kapıya gitti, bizler de sonunda açılan ön kapıdan indik..
Ağaç dururken gölgesini sulamak!..
Yazılarımızı takip edenler bilir.
Epey zamandır ‘Bu hakemlerle bu iş olmaz. En azından derbiler için yabancı hakem şart’ diye yazdığımız çok olmuştur.
Bazı kulüp başkanları da bu görüşte olsalar da değişen bir şey olmadı ve sonunda ip Galatasaray maçında Sivasspor’un VAR uyarısıyla iptal edilen ve kimsenin niye iptal edildiğini açıklayamadığı nizami golünden sonra koptu.
Şimdiye kadar bu hakem işinden en çok mağdur olan takım tartışmasız Trabzonspor’dur.
Öyle ki en az 3-4 şampiyonluğu da bu şekilde engellenmiştir.
Lakin en gür sesler, bu hatalardan geçmişte en çok yararlananlardan geliyor.
***
Birlikte çıktığımız bir TV programında Türk futbolundaki yanlışları konuşurken rahmetli Özkan Abi (Sümer) hiç unutamadığım ve her yere uyacak bir söz etmişti;
‘Servet’ demişti, ‘Bunlar gölgesini sulayarak ağacın büyümesini bekliyorlar’
Bu hakem işi de böyle..
Yahu sen ‘Yetersiz’ bulduğun için Süper Lig’de görev vermediğin..
Alt liglerde yönettiği maçlardan da randıman alamadığın bir hakemi getirip VAR’ın başına oturtarak ödüllendirirsen, zaten işi baştan kaybetmişsin..
Hala anlamadılar, ya da anladılar ama güçleri temizliğe yetmiyor.
Zorla güzellik olmaz..
Herkes her işi yapamaz.
Şimdi ayıkla pirincin taşını..
Yarmadan başkalarının da başını..
Bence haklı..
Fenerbahçe 40 oyuncuya sahip. 36 oyuncu bildirmesi lazım 4 oyuncu bildiremedi. Bildiremediği oyuncunun maliyeti 20 milyon Euro. Bu şekilde amatör takımda bile kadro mühendisliği olmaz. ‘Bu geri zekalı ne diyor, Jesus’u kıskanıyor’ diyecekler.
Bunu kimse tartışmıyor. Neyi konuşuyor sahadaki sonuçları.
Bir hafta oynattığı 8 oyuncuyu bir hafta sonra oynatmamak başarı diyor adam. Başarının ana teması istikrardır. İstikrar da oyuncuyu maksimum oynatmaktır.
Bu akıl tutulması gibi bir şey.
Sonra ‘Jesus başarılı’ diyor.
Buna ben başarı demem.( Oktay Derelioğlu)