İlim ve bilim birbirlerinden ayrılmaz yapışık ikizler gibidirler. Dünyadaki tüm gelişmelerin ana çıkış noktası ilimdir. Bu nedenle ilme yaklaşan milletler bunun semeresini mutlaka görmüşlerdir. Ortalama yirmi yılda bir yaşadığımız depremler ile ilgili bir Japon bilim adamının bir televizyon programında depremden bir akşam önce yaptığı deprem ile alakalı konuşmada “Türkiye’de deprem ile ilgili kanunlar dünyanın en iyi kanunlarından olduğunu tariflerken; uygulamada aksine ciddi sorunlar var” demişti.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın bir deprem bölgesi olduğunu Âşık Paşazade’nin “Tevarihi Ali-i Osman” ve Şamdanizade Fındıklılı Süleyman Efendi’nin “Mür’it-Tevarih” kitaplarında yüzyıllar öncesinden açıkça vurgulanmaktadır. Prof. Şener Üşümezsoy, Celal Şengör, Naci Görür ve rahmetli Ahmet Mete Işıkara gibi birçok bilim insanının uyarı ve ikazlarına ısrarla kulak tıkanmış olmasının acı meyveleri hüzünle karşımızda.  

Deprem sonrası ortaya çıkan tablo da bunu teyit eder durumdadır. Depreme dayanıklı diye reklamı yapılan binalar toz duman. Resmi kurum binaları ayakta kalmakta zorluk çekti. Enkaz altında ne kadar insan olduğu bilinmiyor. Yakın bir akrabam Gölcük’te müteahhitlik yapıyordu ve onun da yapmış olduğu evler tuzla-buz olmuş, katakulle ile durumu sıyırmış idi. Şimdi mi? Kaldığı yerden müteahhitliğe devam ediyor. Müteahhit “depremde çatlayan binanın depremden etkilendiğinin anlaşılmasın diye apartmanın  çatlaklarını sıvatırken yakalanınca estetik görüntünün bozulmasını önlemek için sıvattırdım savunmasını yapıyor. Ve subanellah!..

Manzara-ı Umumiyenin pek değiştiği söylenemez. Yine hüzün ve göz yaşları umutsuzluklarla taçlandırılmış. Fırsatçılar bu günleri beklermişçesine fırsatı kaçırmadılar bilen çok gereksinim duyulan her şeyin fiyatları katlandıkça katlandı. Üç yüz liralık battaniyeler bir anda altı-yedi yüz lira oldu. İçimizdeki acı milyonlara katlandı, yandık, kavrulduk. Ancak gözyaşından, yürek parçalayan ağıtlardan hisse kapan yok maalesef. Vicdanlar temizlenmeli, ruhlar arındırılmalı ve bilime gerekli değer mutlaka verilmelidir. Yağmacı kanı bozuklara en ağır cezalar verilmeli.

İnşaatların kontrol yetkisi belediyelerin. Mühendislik hizmetleri onlardan soruluyor. Ruhsatı onlar veriyor. Son gelinen noktada hesap yekûnunu ağıtlar oluşturuyor. Bu nedenle bu son olur dileği ile gelecekte olası depremler için gerekli tedbirler alınacaktır düşüncesiyle ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.  Türk Ulusu’nun başı sağolsun.