Yazmak süreklilik ister, yazmayınca çok konu birikir. O biriken konular üzerine yeni konulardan, yeni gündemden de yazınca sanki öncesinde yaşananları önemsemiyor görmüyor gibi bir durum ortaya çıkıyor, değil aslında.

Sosyal medya etkisi ve hızlıca dijitalleşmeye doğru gittiğimiz şu mecrada gündem o kadar yoğun ilerliyor ki yetişemiyorsun resmen çoğu yaşananlara. Onu da yazsam, bunu da yazsam derken birçoğuna geç kalıyorsun.

Hayat ve gündem hırçın bir derede akan su misali hızla geçiyor. Ne suyu tutabiliyorsun ne de suda tutunabiliyorsun. Bayramdan beri Volkan Konak’ın en hüzünlü şarkıları ölümüyle birlikte dilimize pelesenk oldu. Ölünce değil unutulunca ölürmüş insan. Allah rahmet eylesin.

Havadan mı yoksa yaşananlardan mıdır ne? Bu soğuk havalarda duygusallık da diz boyu. Tam bahar geldi yaylaya çıkma hayali kurarken akşamına kombiyi daha çok ateşliyoruz. Belki de bu durum güneşi göremediğimizdendir.

Güneş olmayınca duygularımız da karmakarışık oluyor. Hep bir hüzün, iç sıkıntısı tavan yapmış, melankolik bir durum, dert, gam ve keder sanki hepsi peşimizde. Sakın “Senin psikolojin bozuldu.” Demeyin, görüyorum ki etrafımdaki çoğu kişi böyle.

Şu sıralar güneşi de geçtim kar ve soğuk duygularımız yanında en büyük sıkıntıyı doğaya verdi. Zirai don resmen afet oldu memlekette. Giresun ve Ordu’da fındık, Rize ve Trabzon’da özellikle çay ile fındık, Malatya’da kayısı, Niğde’de patates, Manisa’da üzüm bağları, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da Antep Fıstığı ile badem başta olmak üzere birçok tarım ürünümüz dondu.

Zirai dondan kaynaklı zarar tespiti yapılmaya devam ediyor. Abartmıyorum ama afet derecesinde bir zarardan bahsediliyor. Zaten bozuk olan ekonomimizin yanında bu durum daha da büyük felaketlere yol açmaz inşallah.

Bütün bu yaşananların yanında sanki ona paralel olarak meclise hızlıca getirilen bir kanun var, İklim Kanunu. Hava kirliliğini azaltmaktan yola çıkarak çıkaracakları bu kanun şimdilik ertelendi olarak gözükse de önümüzdeki günlerde tekrar kamuoyunu meşgul edecek.

Böyle iki cümle ile değindiğime bakmayın İklim Kanunu hiç de masum bir konu değil bence. Öyle masum ve ciddi olmayan bir konu olsa dünyayı Çin’den fazla en çok kirleten ABD İklim Sözleşmesinden çekilir miydi? Peki, biz niye bu kadar ısrar ediyoruz konu hakkında? Bizim milletvekillerimizden bu kanunla ilgili halkı bilgilendirenleri hiç gördünüz mü? Dünyayı kirletenler belliyken bedelini biz niye ödeyelim?

Bu arada Turizm Haftasına da girmiş bulunmaktayız. Turizm, paralı kültür elçilerinin yolculuğa çıkmış halidir. İnşallah eskisi gibi yolu Trabzon’dan da geçer. Aksi takdirde fındıktan sonra turizm de bu yıl “Fos” çıkarsa vay halimize!

Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.