Lanet hastalığı öğrendiğinde metanetini hiç bozmadı.
İstanbul yolculuğuna çıktı. Eyüp Aktürk ile ikisini Havalimanı’ndan Aziz Bahadır ile uğurladığımızda yıl 2010’du.
Trabzonspor Başkan adayı eski yöneticisi sevgili Metin Atasoy kol kanat oldu.
Prof.Dr. Ali Akyüz’ün sihirli elleri dokundu sindirim sistemine. Geçen zaman içinde PET’ler çekildi ve tertemiz çıktı. Tam 3 yıl süreyle hiçbir sorun yoktu.
Sonrasında karaciğere atladı dedi PET(!) Ve 7 yıllık bir tedavi süreci.
Her raporları aldığında aradı, o demeden ‘İyi dimi’ diye sordum.
‘Küçük lekeler var’ dedi. Ben de ‘O cihazlara sağlam adam da girse mutlaka bir leke çıkarır. O lekeler dağılır, takma’ dedim.
Dedim ama asıl takan bizdik!
Müthiş direndi.
Türkiye Futbol Federasyonu Temsilciliği yaptı. MHK üyesi iken Hamza Mısır’ın danışmanı idi. Hakem Furkan’ı Süper ligde maç yönetirken çok görmek istedi. Gördü de.
Hastalığı süreci içinde iki kitap yazdı.
Şamil Ekinci’nin hayatını kaleme aldı. Sonrasında da Dozer Cemil’in hikayesini anlattı. Öyle ki, kitabının önemli gelirinden feragat etti.
Kim yapar?
O yaptı.
Cevat Ocak ilçelerden merkeze gelen çok iyi de bir gazeteci idi.
Karadeniz Gazetesi’nde Arsin muhabiri iken Kaymakamlarla yaptığı köy gezilerini, Çarıkçı Osman’ın kaymakamlara ikram ettiği yayla kuymaklarını hep anlattı.
Milliyet gazetesi’nin şefi Ergun Ata idi ama ofisi o yönetirdi. 1989 yılında ‘Radyasyonlu çayları pazarda sattık!’ başlığıyla Milliyet gazetesinin manşetine çıkmış ve haklı olarak TGC jürisi 1989 haber dalında ödülü Faruk Ata ile ona vermişti.
Arsinspor’un en zor günlerinde teknik direktörlüğünü ve oyunculuğunu yaptı. Sonrasında TFF Başkan vekilliğine kadar gidecek olan İbrahim Usta’yı Arsinspor’a başkan olması için o ikna etti, ben de destek verdim.
Birkaç yıl önceydi. Kansere karşı verdiği amansız mücadelenin sırlarını anlatmak istedi. Gazetede ve İnternette kalsın herkes öğrensin dedi. Yazdım.
Hem bilimi takip etti. Hem de şifanın otlarda ve doğada olduğunu bildiğinden doğanın meyvelerini. Bulancak’tan yüzlerce çeşit otun kaynadığı şifalı suyu, Tunceli’nde dağ sarmısağını, Çorum’dan eşşek sütünü eksik etmedi.
Ve Söyleşi de unutulmayacak şu sözleri söyledi:
‘Ben Barcelona ile maça çıkmışım. Ve 4-0 geriden geldim 4-4 yaptım. Ben kanseri yenmeye çalışmıyorum. Maçı berabere sürdürmek, uzatmalara götürmek onunla da olsa yaşamak istiyorum.’
Kanserle yaşamayı anlattı herkese.
1992 yılında İş insanı köylüsü Metin Yılmaz’la, 2000 yılında İnşaat mühendisi Aziz Bahadır’la da beni tanıştıran Cevat’tı. 1992 yılından itibaren her ay Metin Yılmaz’la akşam sohbetimiz vardır. Aziz ve Cevat’la kurduğumuz arkadaşlık sonrasında 7 güzel insanın daha katılımı ile 10 kişilik farklı aile daha olduk.
Hep onun organizasyonu ile.
Pandemi bizi uzun zamandır ayırdı ama sonrası da yine ikram sofrasında buluşturan oydu.
Ocak’ın belediye basın yılları kayda değer yıllardır.
Kışın üşüyen de onun yanına giderdi. Acıkan da. Herkese birkaç tabak yemeği ve sıcak çayı mutlaka vardı.
Trabzon ve Trabzonspor üzerine tavizsizdi.
2000 kongresinde karşı cephelerde idik. 2007’de Sadri Şener’in yeniden Trabzonspor’a dönüşünün fitilini ateşleyen spor yazarı da Cevat Ocak olmuştur.
Kansere karşı direnen adamı kaybettik. Dün önce İskenderpaşa’dan sonra da çok sevdiği Harmanlı köyünden uğurladık.
‘Her nefis ölümü tadacaktır’ diyor ve sevgili kardeşime rahmet diliyorum.