“Zekâ bir arabanın beygirgücü gibi sadece potansiyeldir. Motoru güçlü olan bir araba kötü kullanılabilir. Düşünme becerisi araba kullanmaya benzer. Öğrenmemiz gerekir.”Edward de Bono

Yaşadığımız bunca sıkıntının ana kaynağını eğitim öğretim kültürümüz oluşturmaktadır. Okullarımız bilgi aktarma ortamına dönüştüğü için düşünen bireyler yetiştirme noktasında sorunlar yaşamaktayız. Düşünme bilgiler arasında bağlantı kurma eylemidir. Bilgiler arasında bağlantı kurma alışkanlığı kazanmadığımız için yorum yapma, mantıklı bir sonuca varma noktasında sorunlar yaşıyoruz. Neden, niçin, nasıl kavramları toplumda fazla kabul görmeyen sorulardır. Bu da öğrencileri eğitim öğretim ortamlarında ara kablosu gibi aktarıcı konumuna düşürmektedir. Bir de bize aktarılan bilgilerde keramet arama gayreti içerisine girmemiz, bizim yanlışlar içinde boğulmamıza neden olmaktadır.

Birey olarak bizim hangi kanaldan gelirse gelsin bilgileri zihnimizde organize ederek onlar arasındaki ilişkileri saptamaya, gerekli ayrışımları yaparak belleğimize yerleştirme çabamızı ortaya koymaya ihtiyacımız vardır. Bu süreç ise bilgiye eleştirel bakma kültürümüzün oluşmasını sağlar.

Düşünme becerisi beraberinde eleştirel bakış açısını getirmektedir ki bu bizim yanlış parçaları ayrıştırarak doğru bütüne gitme şansımızı artırır. İnsanların bilgileri, onların bir yargıya varmalarının zeminini oluşturduğu için, eksik ve yanlış bilgi ile doğru yargıya varmamız imkânsız olmaktadır.

Öğrencilerimize eleştirel bir bakış açısı kazandırdığımız zaman, onların doğru yargıya varmalarının yolunu açmış oluyoruz. Bu bağlamda bireylerin sorgulamadan alacakları her yanlış bilgi, onların zihinlerini örümcek ağına çevirerek çıkmaza girmelerine neden olmakta, o kişiler, doğru bilgiler arasında bağlantı kurma çabalarını ortaya koyamadıkları için bu çıkmazdan kurtulma adına ya olağanüstü güçlerin kendilerini kurtaracağına dair beklentiye girmektedirler ya da kendi bilgilerinin mutlak doğru olduğu zannına kapılarak örümcek ağlarında mutlu bir yaşam sürdürmektedirler.

Eleştirel düşünme becerisi, bireylerin mantıklı olmasını gerekli kıldığı için, onlar elde ettikleri bilginin kaynağı, verilerin sağlamlığı hakkında soru sorarak olayı kavrama ve çözümlemeye çalışırlar.Bu kişiler zihinlerini kendileri yönlendirdikleri için onun esiri olmaz, dahası kendi kafalarına hükmetme şansını yakalamış olurlar.

Eleştirel düşünme denildiğinde toplumumuzun zihnine negatif bir anlam gelmektedir. Herhangi bir duruma, bilgiye eleştirel bakmanın, olumsuz bir tavırla alakası yoktur. Sadece bir bulgunun doğruluğunu, nasıl meydana geldiğini teyit etme çabası vardır.

Bireyin duygularını kontrol edememesi, onun yanılmasına zemin hazırlamaktadır. Düşünme becerisi ile duyguların karıştırılmaması lazım. Nemli gözlerle karşısındakini dinleyen bir kitlenin dinlediklerini eleştirel bakış açısı ile değerlendirme şansları yoktur.

Sevinç, hırs, panik, heyecan halleri ile doğru neticeye varma arasında ters bir orantı vardır.

Çok okuyan, soru soran, araştıran, yazan, anlatan nesillere bu milletin ihtiyacı var. Bu noktada öğretmenlere çok büyük sorumluluklar düşmektedir.

Keşke üniversite sınavlarında öğrencileri yazacakları bir kompozisyon metni ile de değerlendirme şansımız olsaydı…