Trabzonspor bu sezon başından beri belki de en iyi futbolunu Fenerbahçe maçında ortaya koydu. Özellikle maçın ilk yarısının ilk 15 dakikası ile ikinci yarının yine skorun 2-1’e kadar olan bölümündeki futbolu gerçekten herkesi memnun etti. Ancak bu göze hoş gelen futbolu ne yazık ki maçın tamamına yaymayı başaramayan bordo-mavili oyuncular sanki rehavete kapılıp topu da rakibe bırakıp Fenerbahçeli oyuncuların kalelerine gelmesine sebep oldu.
Yani oyunda bir istikrar sağlayamadı.
Trabzonspor taraftarı şimdi takımın Fenerbahçe maçında bölüm bölüm ortaya koyduğu hücum futbolunu, mücadeleyi, hırsı yeniden sahada görüp görmeyeceğini merak ediyor. Çünkü takımın sadece Fenerbahçe maçında değil oynayacağı diğer maçlarda da aynı mücadele hırsını ve azmini izlemek istiyor.
İşin aslı Trabzonspor taraftarı şampiyonluk sezonunun son haftaları dahil o günden bugüne kadar takımını sahada bu futbolla izlemek istiyor. Ve uzun zamandır da bu futbola hasret. Trabzonspor’un genlerinde, karakterinde hücum futbolu varken, uzun zamandır buna hasret bir taraftar profilinin ortaya çıkması da hikayesi yazılacak cinsten.
Nihayetinde her rakibe farklı oyun planı ile sahaya çıkılabileceği gibi değişmemesi gereken en önemli şey, mücadele azmi, hırsı, kazanma arzusu ve isteği olmalı.
Umarız ve dileriz ki Trabzonspor’un Fenerbahçe maçında ortaya koyduğu bölüm bölüm güzel futbol sadece o maça özel olarak kalmasın.
BAŞTAN SONA SORUNLU!
Trabzonspor’un bu sezon beklentilerin altında kalmasının temelinde kadroda yaşanan zafiyet, sakatlıklar, kadronun saha içindeki uyumsuzluğu daha doğrusu ahenk bozukluğu yatıyor kanımızca. Baktığımızda başta stoper mevkinde bir türlü takımı ayakta tutacak tandemin oluşturulamaması, sonrasında da orta sahadaki üretkenlik sıkıntısı-üretememe sorunu ve nihayetinde kanatlardaki yetersizlik de gol yollarının tıkanmasına sebep olmakta.
Bu arada yatırım yapılan oyunculardan da yeterince verim alınamaması da bunlara eklenince ortaya bugünkü tablo çıkmakta.
Şampiyonluk sezonunda Trabzonspor’un belki de en güçlü yanlarından olan stoper mevkii bu sezon en sorunlu bölgelerden. Bir Edgar-Vitor Hugo tandemi gibi net bir tandem oluşturulamadı. Mendy her ne kadar kendi mevkiinde oynamasa da kadronun belki de en güven veren isimlerinden bir tanesi. Ancak orijin bir stoper olmadığı için pozisyon almada zayıf olduğundan rakibin tehlikeli ataklarını önlemede yetersiz kalıyor. Bu sezon Mendy’nin partneri Denswil’den de yeterli katkı alınamadığı için stoper mevkii bu şekilde Trabzonspor’un en sorunlu bölgesi haline geliyor. Tabi bunda Trabzonspor’un bu bölgede oynayan oyuncularının sakatlığı da önemli bir etken. Zira bordo-mavili takımın bu sezon yeni transferlerden ve bu bölgenin orijin oyuncuları Serdar Saatçi, Stefan Savic, Batagov’un sakatlıklardan bir türlü kurtulamamalarına da şanssızlığın yanı sıra o bölgede takımın alternatiflerini zayıflatıyor.
ERKEN YOL ALMAK GEREKİYOR
Bugün Süper Lig’de puan tablosunda Trabzonspor’un bulunduğu sıralamaya bakmak aslında ne yapılması gerektiğini en iyi anlatan fotoğraf. Bunun için de Trabzonspor’un transferde en çok ihtiyaç duyulan bölgeler için erken davranması gerekiyor. Zira devre arası transfer dönemi gelmeden Şenol Güneş’in ihtiyaç duyulan bölgeler için oyuncu talebini yönetime ileteceği net. Ancak bu konuda yönetim elini çabuk tutmalı diye düşünüyoruz. Bu konuda da ne kadar erken yol alınırsa, ligin ikinci yarısı için de daha pozitif beklentilere girilebilir.
Az önce de ifade ettiğimiz gibi sadece Fenerbahçe maçı (bazı bölümlerde) dışında oynanan maçların büyük çoğunluğunda sahada oynayan oyuncuların büyük kısmı sanki mücadele gücünden uzak, biran evvel maç bitse de gitsek havasında olduğu kanaati oluşuyor. Özellikle bir Göztepe maçı var ki! Üstelik 10 kişi kalmış bir rakip karşısında bu kadar kötü bir futbol ortaya koymak acil çözüm gerektiren sorunların mesajıydı.
Elbette transfer süreci kolay geçmeyecek. Çünkü en az 3 belki de 4 oyuncuyla yolların ayrılması gerekiyor ki yeni transferler için kontenjan açılabilsin. Bunun için de fesih olmadan kiralık formülleri kulüp açısından belki de daha mantıklı bir seçenek. Ancak zaman ne gösterecek bekleyip görmek gerekiyor.
TARAFTAR DEPLASMANDA DAHA İYİ
Yıllardır Trabzonspor’u takip ederiz. Hani bir deyim var ya… İçerde dışarda… Hemen bütün deplasmanlarda takımı takip eden bir muhabir olarak hep şunu söyleriz; Trabzonspor’un deplasman taraftarı içerdeki taraftara fark atar.
Gerçekten de öyle değil mi?
Aslında Trabzon’daki taraftarların büyük çoğunluğu da takımının peşinde deplasmana gitmiyor mu?
Peki neden deplasman tribünlerinde daha iyi bir görüntü ortaya konuluyor?
Fenerbahçe maçında koreografiden tutun maç öncesi şovlarına her şey gerçekten çok güzeldi. İlk dakikalardaki o coşku kısa bir süre sonra ne yazık ki yerini aralıklı tezahüratlara… Yenilen gol sonrası ise derin bir sessizliğe bırakıyor. Ve o sessizlik maç sonuna kadar o şekilde sürüp gidiyor.
Ancak deplasman tribününde yerini alan Trabzonspor taraftarı 90 dakika boyunca hiç susmadan takımını destekliyor. Yense de yenilse de hiç susmuyor.
Bunu anlamak gerçekten zor. Belki taraftar gruplarının çok fazla olması, belki aradaki iletişimin bir türlü tribünlerde sağlanamaması belki de maçın gidişatı bunda etkili.
Ancak bildiğimiz, gördüğümüz bir şey var ki Trabzonspor taraftarı deplasman tribününde çok daha iyi.