Her okumuş kişinin kitapla arasının iyi olduğu söylenemez. Günümüzde bazıları kitaba büyük önem veriyor bütçesinden her ay fazla bir yekunu kitap almak için harcıyorken bazı okumuş kişiler kitaba karşı cimri davranmakta, kütüphanesinde ders kitabı ve fotokopi şeklinde çoğaltılmış ders notları haricinde eser bulunmamaktadır. Eski zamanlarda kitapların aşırı pahalı olması ve elde edilebilirliği zor olması nedeni ile birçok kişi bu konuda mağduriyetler yaşamış bu durum istenmeyen bazı davranışların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İsmail Erünsal’ın Osmanlılarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik adlı eserinde belirttiğine göre Kanuni Sultan Süleyman devrinde Fatih Kütüphanesi’ni teftişe memur edilen Hacı Hasanzade’nin, kütüphanedeki kitapların bir bölümünün müderrislerde (Hocalarda) olduğunu tespit etmiş, ödünç verme neticesinde kaybolan birkaç kitabı ve kimde olduğunu da hazırladığı kataloglarda belirterek kaybolan kitapların müderrislerin alıp geri getirmediğinden şikâyet etmiştir. Ödünç alınan kitapların gelmemesi nedeni ile on sekizinci asırda kurulan diğer kütüphanelerde de ödünç olarak dışarıya kitabın verilmesi yasaklanmıştır. Kitabı kütüphaneden alıp geri getirmeyen bu kişiler (âlimler) yüzünden insanlar kitabı elde etme noktasında bazı mağduriyetler yaşamışlardır.
Kitap hırsızlığı ile meşhur bir İngiliz Lordu, bir keresinde bir şatodan yazma bir İncil çalarken yakalanmış ve iki yıl hapse mahkûm edilmiştir.
Ünlü Romancı George Orwell, Kitaplar ve Sigaralar adlı eserinde elinin hemen altına bulunan kitaplarının maliyetini çıkarmak için vermiş olduğu sayıda, 442 kitabının sadece 10 adeti için ödünç alınmış ve iade edilmemiş kitap olarak belirtmiş, kitap verme, ödünç alma ve kitap çalma gibi olayların birbirini aşağı yukarı dengelediğini ifade etmiştir. Yazısının devamında Orwell, Benim olmadığı hâlde bende duran itaplar olduğu gibi, başka insanlarda da bana ait kitaplar var, yani parasını ödemeden benim olanlar ve zamanında parayla satın almama rağmen şu anda bende olmayanlar birbirini dengeliyor, demiştir.
Bazı kişiler de kitaba aşırı düşkün oldukları için onlarda da kitap noktasında bir kıskançlık, çekememezlik ortaya çıkmaktadır. Dursun Gürlek Ayaklı Kütüphaneler adlı eserinde kitap düşkünü Ali Emiri’nin ağzından şu olayı aktarmaktadır:
“Kıymetli arkadaşım İhsan Sungu’nun kütüphanesini incelerken İhsan Sungu Ahmet VefikPaşa’ın Lehçe-i Osmani’sini itina ile bana uzattı.
Bu itinayı anlamadım, yüzüne baktım,
Kitabın içine bakın, dedi.
Kitabın içine baktım, ne göreyim, Lehçe-i Osmani’nin sahifeleri arasına, Vefik Paşa, kâğıtlar yapıştırarak lügatlerin Fransızcalarını karşılarına kendi eliyle yazmıştı. Vefik Paşa’nın el yazısı ile kendi eseri!... Kendimden geçtim: Kitabı acı bir tebessümle beğeniyor, bu hazinenin bir dostuma nasip olduğuna tuhaf bir sesle seviniyordum, fakat niçin anlamadım, kitabın sahibi İhsan Sungu,
Kabul ederseniz takdim edeyim, demeye kendini mecbur gördü. Kitabı kıskandığımın ben daha farkında bile değilken sesim, gözlerim bu kıskançlığımı ev sahibine haber veriyordu. O günden beri bu kitap merakından biraz soğudum.”
Manguel’in Okuma Tarihi adlı eserinden âlimlerle ilgili bir fıkra:
Adamın biri rüyasında, dokuzuncu kat gökte boynunda davul, elinde tokmak bekleyen bir melek görmüş ve merak edip senin hizmetin nedir? Diye sormuş.
-Dünyada âlimlerden bir zat sadaka verecek olursa ben bu tokmak ile davula vururum, hizmetim budur.
Adam şaşırmış,
-Şimdiye kadar kaç kere vurdun?
Melek gayet samimiyetle:
Elim kırılsın eğer bir kere vurdumsa!...