Öyle zamanlar vardır ki boğazınız düğümleniyor Yutkunamıyorsunuz Nefesiniz kesiliyor Sanki biri boğazınızı sıkıyor Soluk alamıyorsunuz

Yüreğiniz çarpıyor, elleriniz titriyor ayaklarınız tutmuyor,

Kalbinizin dengesiz attığını hissedersiniz.

Bir yavaş bir hızlı attığını, kendi haline boş vermişçesine kafasına göre takıldığını hissedersiniz.

Dermanınız kesiliyor, tutmuyor dizleriniz.

Acıyı yüreğinizde yaşamak böyle şeydir.

Kötürüm ediyor insanı.

Çok acılar yaşarız hayatımız boyunca

Annemizi, babamızı, kardeşimizi, çocuğumuzu, çocukluk arkadaşlarımızı kaybederiz zamansız ve amansız

İçimiz yanar.

Öyle acılar vardır ki yüreğinizi mermi gibi yakarak gider

Kardeş acısı, anne-baba acısı gibi, eş acısı

Hele hele evlat acısı, kardeş acısı var ki ötesi yoktur.

Yaşadım birçok acıyı.

Bugün benzer bir acıyı yaşıyoruz.

Trabzon’un saygın ailelerinden iş insanı Yakup Usta, Yusuf Usta, Mustafa Usta, Hamza Usta ciğerlerinin bir parçasını kaybettiler.

İbrahim kardeşlerini uğurladılar

Ne acılar çektiğinizi biliyorum.

Önce annelerini sonra daha yeni uğurladıkları babalarından sonra daha büyük bir acıyı yaşadılar.

Kardeş acısı bir başkadır.

Dağların başınıza yıkıldığını zannediyorsunuz.

Bir tarafınızın kopup gittiğini hissediyorsunuz.

Allah size sabırların en büyüğünü versin.

Anne, baba acıları da dinmez ama hele kardeş acısı yoktur ötesi.

Kor ateşi gibi yakıyor insanı.

Bazı acılar vardır kardeş acısı kadar derin, onun kadar içimizi sızlatan.

O acılardan birini yaşadık birkaç gün içerisinde.

Kardeşimizi kaybettik.

İbrahim Usta gibi yiğit bir insanımızı uğurladık ebediyete.

Koca bir şehir ağladı arkasından.

İyiliğiyle, yardım severliğiyle, delikanlılığıyla erken yaşta ayrıldı aramızdan.

Hiç hesapta yokken

O kardeşi kadar sevdiği Cevat Ocak’ın amansız hastalığında mücadelesinde hep yanındaydı.

Elinden geleni yaptı.

Hiç yalnız bırakmadı.

Nerden bilebilirdi çok geçmeden kısa bir zaman sonra onu aramızdan alan hastalığa yakalanacağını

Güçlüydü

Kudretliydi

Yenecek dedik bu hastalığı, en azından birlikte yaşayacaktı.

Olmadı,

Olmadı güzel insan

Olmadı yiğit insan

Ankara’da iki kez ziyaretimizde yeneceğim bu hastalığı inşallah diyordu.

Hele hele ikinci ziyaretimizde ayağa kalkmış işinin başına dönmüş ama yorgundu.

Geldi buldu illet hastalık onu yeniden.

Hayatı boyunca çok çalıştı, hep koşuşturdu, mesleğinde öne çıkan isim oldu.

Tam rahatladığı dönemde de geldi buldu onu o hastalık.

Olmadı, çaresiz kaldık.

Son görüşmemiz olmuştu.

Aslında son bir vedaydı.

Yüreğimiz acıyordu ve o acıyı içimizde bastırmaya çalışıyorduk.

Olmadı başaramadık güzel insan

Tıbbın çaresiz kaldığı yerde elimizden hiçbir şey gelmedi yiğit insan

Seni yaşatamadığımız için özür dileriz.

Dün Arsin Ulu Cami’de topladın sevenlerini.

Sığmadı cemaatin, Arsin sokaklarına taştı.

Arka arkaya dizdin hepimizi başımızı öne eğdirerek.

Helal edin hakkınızı dedin, helal olsun sende helal et güzel kardeşim.

Güle güle git.

Annene, babana Cevat kardeşine kavuştun.

Allah yolunu açık eylesin

Yerin nur mekânın cennet olsun yüreği sevgi ve merhametle dolu insan.