Gelişi büyük bir özlemle beklenen mümtaz bir aydır ramazan. Öyle ki onun manevî rayihasını ta üç ayların ilki olan Recep ayında doyasıya hissederiz.

 Şaban'da ona yaklaşmanın o ulvi heyecanını duyarız gönül hanemizde. Gelince de nurlara gark olur gönüllerimiz. Onu, evlerimizi tepeden tırnağa temizleyerek güler yüzle ve iştiyakla karşılarız.

           

Ayların sultanı olan ramazan, gönüllerimizin de biricik sultanıdır. O gelince kendimize çekidüzen veririz. 11 ayda boşladığımız hayatımızı ona uyarlarız. Bu durum ona duyduğumuz sevgi, muhabbet ve ihtiramdandır. O ki bizi kendimize getirir. Hayatı sorgulamamızı sağlar.

           

Ramazan, uzak kaldığımız değerlerimizi ve değerlilerimizi bize hatırlatır. İftarından sahuruna, mahyasından teravihine, huzur derslerinden sadaka taşlarına, zekâtından fitresine kadar hayatımıza şekil ve ahenk verir. Sığ kalan hayatımızı alabildiğine derinleştirir.

           

Ramazan bize geleneksel hayatın doyumsuz lezzetlerini sunar. Unutmaya yüz tuttuğumuz paylaşma kültürünü bize hatırlatır. Karagöz'den Meddah'a kadar geleneksel oyunlarımız bu ayda arz-ı endam eyler. Adeta nadasa bırakılmış gönüller bu ayda (gül)şen olur. Sözüm ona modern hayatın o soğuk metalik ve samimiyetsiz atmosferinden kurtuluruz.

           

Gufran ayı olan ramazan rahmetini, merhametini ve bereketini beraberinde getirir. Bu ayın manevi ikliminde ruhlarımız kirlerden arınarak kasvet atmosferinden kurtulur. Büyük bir arzuyla ve iştiyakla teneffüs ettiğimiz ramazan iklimi adeta bir inşirah neşvesi yaşatır bizlere.

           

Ramazan, sair zamanlarda ibadetlerden uzak kalan ruhların pasını tövbe ve istiğfar zımparasıyla siler. Gönüllerimiz Allah'a yakınlaşarak manevi rabıtalarını kuvvetlendirir. Vakit namazlarını cemaatle kılmaya gayret ederiz. Çocuklarımızı ve torunlarımızı yanımıza alarak teravihlere koşarız. Namazların öncesinde okunan mukabelelere iştirak eyleriz.

           

Ramazan, birbirinden ayrı düşmüş gönül puzzle'ımızın parçalarını birleştirir. Eksik yanlarımızı tamamlar. Gönül yaralarımızı pansuman eder. Kanamakta olan açık yaralarımıza merhem olur. Rabbimizin kulluk imtihanı gereği bizlere vermiş olduğu nimetlerin muhtaçlarla paylaşılmasına vesile olur. Solmuş gözlere fer, kurumuş dudaklara tebessüm gelir.

           

İyilik mevsimi olan ramazan bizleri her yönüyle iyileştirir. Hasta gönüllerimizi rehabilite eder. Hayata sevgiyle bakmamızı sağlar. Güzelliklerin ortak değerlerimiz olduğunu bize hatırlatır. Dünle bugün, bugünle yarın arasında güçlü ve sağlam köprüler kurmamızı sağlar. Siyahtan beyaza kadar bütün renklerin insanlık paletinin tamamlayıcısı olduğunu gönül kulaklarımıza fısıldar. Renklerin kardeşliğinin bizi kurtaracağını bize öğretir.

           

Olma ve olgunlaşma ayı olan ramazan, köklü bir medeniyeti de beraberinde getirir. Bu medeniyettir ki bizi insanlaştırır, insan kılar. Bütün seslerin tek bir sesin yankısı olduğunu bize öğretir. Bütün renklerin bir ana rengin tonları olduğunu açık seçik gösterir.

           

Ramazan; zaaflarımızı terk etme, mükellef bir kul olarak Hak karşısında iri ve diri durma ayıdır. Madde ve onun kibirli sahipleri karşısında eğilip bükülmemektir. Yalnızca Allah'a kul olmaktır. Yani başka bir anlamda söylersek kula kulluk etmemektir.

           

Ramazan, her ne sebeple olursa olsun, gönülleri bir şekilde kırılmış insanları hoşnut etme ayıdır. Zalime karşı mazlumdan yana olma ayıdır. Safımızı ve tavrımızı netleştirme vaktidir. Hakla batıl arasında gidip gelmekte olan yolları ferasetle teke indirme vaktidir.

           

Ramazan garip gurebayı sevindirme, ona kimsesizliğini hissettirmeme ayıdır. Onun içindir ki üzerinden bir yıl geçen malların zekâtının tercihen  bu ayda verilmesi daha uygundur. Bununla birlikte belâların def edilmesi için sadakalar bu ayda daha da artırılır.

           

Bütün ibadetlerin özü ve özetidir mübarek ramazan. Bu kutlu ayda ruhumuzu bir çeşit bakıma alır, yıkıma ve kırıma uğrayan yanlarını tabir caizse onarırız. Buna ruhların yıllık bakımı da diyebiliriz. Araçlarımıza yıllık bakım uyguluyoruz da ruhlarımıza niye böylesi bir yıllık bakım uygulamayalım? Üstelik hayatın darbelerinden en çok da onlar zarar görürken...

           

Bugün muzdarip olduğumuz hız ve haz çağında ramazanın mürebbiliğine her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız vardır. Zira her geçen gün kanayan yaralarımızı ancak o iyileştirebilir. Sivri ve agresif davranışlarımızı munisleştirir. İyilik yapma, tövbe edip günahlardan kurtulma, bunların neticesinde sevap kazanma bu ayın doyumsuz meyveleridir.

           

Millet ve fert olarak ramazanın kıymetini hakkıyla ve lâyıkıyla bilelim. Onu mahzun bir hâlde uğurlamayalım. Unutmayalım ki ramazanın bize ihtiyacı yok, bizim ramazana ihtiyacımız var. Rabbim bizleri sevap mevsimi olan ramazanı idrak edenlerden eylesin.