Trabzonspor camiasında rüzgârlar alışılmadık ama beklenen yönden esiyor. Başkan Ertuğrul Doğan’ın yakın çevresine inşa ettirdiği takım, sezon başında Abdullah Avcı’nın planları doğrultusunda hazırlanmıştı. Şimdi ise, dümenin başında Şenol Güneş var ve görünen o ki işi hayli zor.
Son iki maçta sahaya yansıyan oyun, Trabzonspor için tehlikeli bir ip üstünde dengede kalma çabası gibiydi. Şenol Güneş, uzun yıllardır futbolun içinde olan tecrübeli bir isim olsa da, bu kez bambaşka bir tabloyla karşı karşıya.
Güneş, baştan sona kendi dokunuşlarıyla şekillendirmediği bir takımla, sezonun zorlu yollarında başarı arıyor. Futbol dünyasında bilinir ki, bir takımın ruhuna işlemek ve oyun felsefesini sahaya aktarmak için zamana ihtiyaç vardır. Trabzonspor'da ise zaman her zamankinden daha hızlı akıyor gibi.
* * *
Abdullah Avcı’nın mirası, sözde disiplinli yapı üzerine anlaşılmaz bir kadro matematiğiyle kurulmuştu. Takımın kurgusu, Avcı'nın sahadaki kontrollü ve metodik anlayışı üzerine şekillenmişti. Şenol Güneş, çok daha spontane ve hücum odaklı bir futbol felsefesine sahip. Bu iki farklı anlayışın kesişim noktasında, sahada bir tür kaos ortamı oluşmuş durumda.
İki maç, bu dengesizliği tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. İstikrar eksikliği, maçların gidişatına yansırken, özellikle hücumda etkili bir planın yokluğu dikkatlerden kaçmadı. Takım, Güneş'in felsefesini tam anlamıyla benimseyip sahada uygulamakta zorlanıyor.
Görünen o ki; Güneş’in önünde hepsinden önemlisi, Avcı’nın bıraktığı mirasla başa çıkmak gibi zorlu bir görev var. Camia, geleceğe karamsar bakarken, teknik ekip ve yönetimin soruna bir an önce cevap bulması şart.
Trabzonspor’un gemisi adeta, zorlu bir deniz yolculuğunda. Şenol Güneş’in fırtınalı sularda ne kadar başarılı olacağı, takımın kaderini belirleyecek. Belli ki, süreç sancılı olacak. Hem taraftarın hem de yönetimin büyük beklentisi karşısında Güneş’in ne kadar dirayetli kalacağı, bu uzun yolculuğun sonunu belirleyecek.
* * *
Yönettiği iki maçta da, deneyimli hocanın maç içindeki ve maç sonundaki beden dili adeta derin bir iç çatışmayı yansıttı. Güneş’in saha kenarındaki duruşu, sık sık takımı yönlendirmek için çaba sarf etmesi, yüzündeki kaygı dolu ifadeler, takımın arzu ettiği futbolu sergileyememesinden duyduğu rahatsızlığı net biçimde ortaya koydu.
Maç sonu basın açıklamalarında ise, yorgun ve dalgın bakışlar, kelimelerle ifade edilemeyen derin bir zorluğu gözler önüne serdi. Tecrübeli teknik direktör, takımını kendi oyun felsefesine adapte etmek için adeta savaş veriyor, ancak zamanın azlığı ve mevcut kadronun Avcı’nın mirası üzerine kurulmuş olması, süreci daha da çetrefilli hale getiriyor.
* * *
Şenol Güneş’in bu sürecin altından mevcut teknik heyetle kalkıp kalkamayacağı da ayrı bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Mevcut teknik ekip, Güneş’in felsefesini tam anlamıyla destekleyebilecek mi, yoksa Avcı’dan kalan alışkanlıklar bu süreçte bir engel mi teşkil edecek?
Takımı tanıma ve üzerinde yeniden hakimiyet kurma çabası, ancak uyumlu bir teknik kadroyla mümkün olabilir. Bu yüzden Güneş’in, teknik ekibiyle olan ilişkisi, Trabzonspor’un bu zorlu dönemi nasıl atlatacağını belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacak.
Yarın öbürgün, sosyal medyada veya medyada “Güneş’in yöntemi eskide kaldı, mevcut düzene ayak uyduramadı” şeklinde haberler okursak kimse şaşırmasın...
Bizden uyarması!...