“Taban” sözcüğü Türkçemizde ayağın alt yüzü, anlamına gelirken; “taban etmek” kavramı düzlemek, yok etmek, boşa çıkarmak anlamlarına gelir. Taban çıkmak, taban koymak ise kötülük yapmak anlamlarında kullanılır. Bunlar Türkçemizin ne kadar geniş ve zengin olduğunun bir göstergesidir. Tüm bu anlamlardan öte taban sözcüğü yöremizde sosyal yaşamın bir parçası olarak bir eğlence şekli idi.

Köylerimizde belleme sırasında bel ağzı ile kopartılan büyük toprak parçası “volor” adlanır. Tarlalar kalabalık şekilde imece ile bellenirdi. Bu işlemde sıralı dizili bir tür çapa beller birbirlerine yakın yere sokularak, ayak uçlarının yardımı ile ileri doğru itilirek ters yüz edilirdi.  Atılacak tohumların bu yumrularda çok derine düşmemesi ve güneş sıcaklığında sertleşmemesi için taban çekilirdi.

Taban çekmek sıradan bir eylem değildi. Bunun için toprağın iyice yanmış olması ve yağmurun hemen ardınca toprak kurumadan gerçekleştirilirdi. Taban çekmek için bazen eski bir kapı ya da bir miktar diken kesilip, bir araya getirilerek yapılırdı. Taban çekecek kişi ya da kişiler önce çarık adı verilen “mütlâ“ adı verilen inek derisinden bağcıklı deri ayakkabıyı (çarık) giyer, dua sonrasında taban bağlarını kavrayıp İşe başlarlardı. Tabanın yeterli ağırlıkta olmaması ve toprağı yeterince düzleyebilmek için taban üzerine bir ağırlık ya da bir taş koyarlardı.

Taban çekme sırasında bazen çocuklar da yerleştirilirdi. Bu çocuklar için oldukça hoş bir eğlenceye dönüşebilirdi. Güçlü, “Tabancı” adlanan kişinin tarlayı bir uçtan diğer uca gezdirdiği taban yeri ne kadar bastırır ise taban o kadar iyi kabul edilirdi. Böylece tohumluk tanelerin çok derine gidip çürümeleri önlenirdi. Taban çekilerek ekilen arazilerde tohumlar dengeli ve gür biterdi.  Gördüğü manzarayı ebeveynlerinden soran çocuklara ebeveynleri tarlanın sırtının kaşındığını söylerlerdi.

Şimdi ekilecek tarla nerede kaldı ki taban çekmesi kalsın. Kaybolup gidenler içerisinde geleneksel değerlerimizin de olduğu unutulmamalı. Bu zamanlar artık taban çekme mevsimidir. Yeni nesil adına geride bırakabileceğimiz bir şey kalmadı. Eski gelenekler bir şekilde kayıt altına alınmalıdır.