Bir gizli el Türkiye üzerinde kahpece oyunlar oynamakta. Değişik konu başlıkları altında yeni hareketler yapıldığı sırada Ankara’nın ortasında güpegündüz menfur bir eylem gerçekleştirildi. Eylem sonunda beş şehit ve beşi ağır on dörtte yaralı var. Çok zamandır sesi soluğu adeta duyulmayan PKK durumu sahiplenmiş durumda.
Olay tam da iplerin havalarda gezindiği sen daha Kürt yanlısısın ben daha fazla gibi hamasi nutuklar atıldığı sırada yapıldı. Ancak hiç kimse çıkıp bu işleri yapanlardan ya da arkalarını dayadıkları efendilerinden söz etmiyor. Hepsi gizli bir ajanda sonucu. İşin garip tarafı bunların peşlerinden gidenlerin sorgulamadan yaptıklarını onaylıyor olmalarıdır. Kim ne yapmak istiyor bilen yok.
Tusas yapısı gereği yüksek düzeyde korunması gereken bir devlet kuruluşu. Sıradan kişiler ile oluşturulan özel güvenlikçiler ile korunması mümkün değil. Onların bu iş için ayrılmış özel eğitim almış askeri elemanlar ile bu yönde korunma sağlanması gerekirdi. Adam dışarıdan geliyor, elini kolunu sallayarak koca tesisin içerisine girebiliyor. Ancak güvenlik yok. Bunu hiçbir aklı selim kabul etmez.
Siyasilerin yaptıkları konuşmaların yüzde birinin halk tarafından konuşulması imkansız. Ancak mecliste grubu bulunan partilerin her şey halledilmiş gibisinden durup dururken bir Kürt sorunu ortaya atılmasını anlamak olası değil. Af şirin bir sözcük te, kimi kim afediyor bu önemli. Yasamızda ömürboyu mahkumlara bir süre sonra af getirilmesi gibi bir durum yoktur. Sadece Avrupa İnsan Hakları içerisinde bu kanun vardır. Şimdi birileri kalkmış falancı meclise gelsin DEM parti grubunda konuşsun gibi akıl almaz bir söylemi dile getiriyor. Tıpkı 25 Nisan 2013'te olduğu gibi çadır mahkemeleri sendromu yeniden yaşatılıyor. O dönemler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" adıyla Resmî Gazete'de yayınlanarak yasalaşmıştı.
Halkın yorulduğu bir gerçek. Bir emekli olarak oldukça zor şartlardan geçiyoruz. Milletin derdi sofrasına bir dilim ekmek koyabilmek. Yoksa kim nerede kaval çalıyor çalsın. Herşeyin Arap saçına dönüştüğü bir ortam sofraya bir parça ekmek koyabilmektir. Ancak siyasilerin boş manevraları bana “sen bu yaylaları yaylayamasın yavri yaylayamasın/ Derindir gölleri boylayamazsın “ türküsünü hatırlattı. Göller gerçekten derin halk boğuluyor soluk almakta zorlanıyor.