1914-1918 yılları arasında yaşanan ve Osmanlıların “Cihan Harbi” olarak ifade ettikleri Birinci Dünya Savaşı, acı hatıralarla doludur. Bu süreçte türlü sıkıntılar çeken Trabzon halkı, nihayetinde 2 yıl gibi bir süre Trabzon’dan ayrılmış ve hicret etmek zorunda kalmıştır.

Ayrıca Trabzon, savaşın başından itibaren Rusların askeri hedeflerinden biri olmuş ve Rus donanması tarafından bomba yağmuruna tutulmuştur. Savaşın başlamasıyla Trabzon, bir anda sıcak çatışma sahasının ortasında kalmıştır. Zira Sivastopol ve Odesa baskınlarının intikamını almak isteyen Ruslar, Trabzon’u işgal ettikleri 1916 yılı ortalarına kadar kenti sürekli bombalamıştır.

Bombardımanın başladığı ilk gün, şehirdeki havayı aktaran Cevdet Alap, yaşananlarla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir:

Bin an içinde bir panik bir panik ki ana baba kaçan kaçana, tenceresi ateş üstünde çocuğu uykuda, hamamlardan çıplak, berberlerden yarı traşlı can kaygısıyla şehir halkı kurtuluş çaresine düşmüş şaşkın şaşkın sağa sola koşuyor. İlk yaylım ateşi Cihan Otelinin deniz cephesine çarpıyor. İkinci gülle belediye parkına düşüyor ve iki neferle bir jandarma binbaşı şehit oluyor.

Aslında Rusların hedefi Karadeniz’deki Osmanlı ticaretini ve bu sırada Trabzon üzerinden Kafkas Cephesi’nde mücadele eden III. Ordu’ya yapılan askeri nakliyatı durdurmaktı. Bu amaç için Karadeniz’e inen Rus donanması Trabzon ve çevresini yoğun bir şekilde bomba yağmuruna tutmuştur.  Mesela 25-26-27 Ocak 1915 tarihlerinde Trabzon yoğun bir bombardımana uğramış, bir torpido bot batırılmış, Türklere ait depo ve kışlalar tahrip edilmişti. 11 Şubat 1915 günü yapılan saldırıda ise 3 köprü yıkılmış, 50 deniz aracı batırılmıştı.

Başka bir kaynakta ise Sivastopol ve Batum bombardımanlarının acısını çıkartmak isteyen Rusların 17 gemi ile Trabzon şehrini ateşe verdiği, bu bombardımanda Murathanoğlu Hasan Bey’in, Çulhaoğlu Hacı Kadir Efendi’nin konaklarının yıkılıp yandığı, şehrin Kemerkaya ve Meydan mahallelerindeki evlerin yıkıldığı, yangınların çıktığı belirtilmiştir.

Bombardımanlar birçok can kaybının yaşanmasına neden olmuştur. Mesela Şirin Hatun Mahallesi Sıbyan Okulu Öğretmeni Halim Efendi ile hanımı ikindi namazlarını kılmakta iken evlerine isabet eden Rus mermisi ile her ikisi de şehit olmuşlardı.

Zamanla bombardımana önlem almak gayesiyle kıyılara gözcüler yerleştirilmiştir. Gözcüler, Rus savaş gemilerinin nerelerde görünmüş olduklarını ve nereye doğru yol almakta bulunduklarını telefonla valiliğe bildirir, valilik de düşman gemilerinin Trabzon’a yaklaşmakta olduğunu halka duyurur, halk da dükkânını, tezgâhını bırakır, evlerini boşaltırdı.

Trabzon halkı bu saldırılar karşısında, Değirmendere, Kuzgun ve İmaret dereleri vadilerine, Ayasofya, Tekfur Çayır, Kindinar ve Soğuksu kırlarına çekilirdi.

Böylece devam eden bombardımanlara zamanla halk alışmış, bu olay günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. O günlerin tanıklarından Mustafa Reşit Tarakçıoğlu, bombardıman karşısında Trabzon halkının geldiği durumu şu sözlerle tarif etmiştir:

Şu anlatılan hal tekrarlana tekrarlana halkta bir alışkanlık peyda etmişti. Rus gemileri gelmeyince halk bir gezinti hevesi içinde onları adeta beklerdi. Şehir halkı kırlara dolunca simitçiler, kebapçılar, şerbetçi vesaire satıcılar halkın toplanmış oldukları yerlere koşarlar, oralarda ufak tefek pazarlar kurulur, alış veriş yapılırdı.

Böylece Trabzon, işgal edildiği tarihe kadar bu şekilde bombalanmış, neredeyse harabeye dönen şehir 1916 yılı Nisan ayından sonra da fiilen işgal edilmiştir.