Hayata imanın ve irfanın nuruyla bakan Mustafa Çalık, Türk fikir hayatının keskin kalemiydi. Sözü eğip bükmeyi hiç sevmezdi. Kitabın ortasından konuşurdu.
Gözünü budaktan sakınmayan bir insandı. Nev'i şahsına münhasır (hiç kimseye benzemeyen, özgün) bir adamdı. O bıçkın (gözü pek, korkusuz, yürekli, yaman, acar) bir delikanlıydı.
Sözü ezip büzmeden, inandığı değerleri yüksek sesle savunan bir düşünce adamıydı. Fikri Akyüz'ün de dediği gibi parayla pulla, makamla mevkiyle, şanla şöhretle işi yoktu onun.
Hak ve hakikat dairesinden taşmadan, sünnet ölçülerinde yaşamaya çalışan Mustafa Çalık, bu ülkenin fikir namusu olan ender aydınlarından biriydi. Düşüncelerini sözde değil özde savunurdu. O hiçbir zaman "ne şiş yansın ne kebap" anlayışında olmamıştır. Üsttekini alta, alttakini üste koymamıştır. Ne bir fazla ne bir eksik söylemiştir. Hiçbir zaman hakikatlerin nihan olmasına gönlü razı olmamıştır. Taşı hep gediğine koymuştur.
Kıymetli yazar Mustafa Çalık entelektüel birikimi üst düzeyde olan bir insandı. Çok da iyi bir polemikçiydi. Gözünü budaktan sakınmayan bir fikir adamıydı. Siyaha siyah, beyaza da beyaz diyebilendi. Her konuda açık ve netti. Kendisi doktorasını yapmış bir akademisyen olmasına rağmen sohbetleri akademik değildi. Sohbetlerinde dostluğun getirmiş olduğu sıcaklık ve doğallık vardı. Bu da dinleyicilerin aklından çok, kalbine sirayet ediyordu.
Merhum Mustafa Çalık keskin zekâsıyla çevresindeki insanları hep şaşırtır ve kendisine hayran bırakırdı. "Benzemez Kimse Sana" türküsünün sözleri sanki kendisini anlatmak için yazılmıştı. Bir anlamda gönül aynasına yansıyanları ifade etmişti. Yani duygu ve düşünceleri özgür ve özgündü. Yalnız kendisine benzerdi dersek yanlış söylemiş olmayız.
Dr. Mustafa Çalık, özgüveni üst düzeyde olan bir aydındı. İkna gücü yüksek çok da iyi bir hatipti. Bilgisiyle ve donanımıyla dikkat çekerdi. Onun televizyon kanallarındaki tartışma programlarındaki konuşmaları ilgiyle izlenirdi. Hatta bazı iddiaları gündem belirlerdi.
Mustafa Çalık, tarihin mayınlı alanlarında yürümekten çekinmezdi. Harf inkılabı hakkında konuşmaktan sakınan aydınların aksine o yüksek sesle "Cumhuriyet inkılapları içerisinde en sakatı, en yanlışı harf inkılabıdır. Keşke bütün camileri yıksalardı, ama Elif-Ba’ya dokunmasalardı. Kültür gölü çekilmiştir. Bunu şimdi bizim sağcılar sağından solundan bükerek söylemeye çalışıyorlar. Ben dümdüz söylüyorum: Bütün camileri yıksalardı yeniden yapabilirdik; ama Elif-Ba’nın değiştirilmesini hâlâ telâfi edemedik." demişti.
İslâmcı kesimin yüz akı kalemlerinden biri olan Yusuf Kaplan'ın da dediği gibi Mustafa Çalık "Ülkemizin fikir namusu olan en güzide aydınlarından biriydi. Derdi vardı. Derdi büyüktü. Yüreği yangın yeriydi. Tek başına 'okul' oldu, gelecek nesillerin tohumlarını eken Türkiye Günlüğü dergisi ile ülkemizin fikir hayatına damgasını vurdu."
Merhum Mustafa Çalık ülkücü kökenli bir düşünce adamıydı. Sıra dışı bir ülkücüydü. Ülkücülerin de en hasıydı. Zira söylemleriyle eylemleri birebir aynıydı. Düşünceleri yıllardan beri iktidardaydı ama o bundan hiçbir zaman istifade edemedi. (Belki etmek de istemezdi.)
Mustafa Çalık, dergicilikten para kazan(a)madı. Elinde ne varsa "Türkiye Günlüğü" dergisinin yaşaması için harcadı. Hem Türkiye'de dergicilikten para kazanmak da mümkün değildi. Dergi, belirlenen periyotlarda çıkabiliyorsa bu, o dergiyi çıkaran kişi için yeterliydi.
Fikrî eserler yayımlayan Cedit Neşriyat onun zor zamanlarda ve zor şartlarda kurduğu ve bin bir emeklerle büyüttüğü bir müessese idi. Bu çatı altında "Cedit Hareketi"ni oluşturarak yerli ve millî fikre susayanlara bir anlamda çeşme olmuştu. Fakat düşüncelerini yeterli düzeyde anlayanlar çıkmadığı için fikir halkası istediği gibi genişleyememişti.