Bundan 93 yıl önce Trabzon’da büyük bir felaket yaşanmıştır. Büyüklü küçüklü yaklaşık 15 gün süren heyelanlar neticesinde birçok insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca liralık maddi zarar meydana gelmiştir.
5 Temmuz 1929 gecesi Trabzon’un doğu bölgelerinde başlayan yoğun yağmurlar, yaşanacak felaketin adeta habercisi olmuştur. Oldukça yoğun ve şiddetli bir şekilde başlayan sağanak yağış sebebiyle toprak iyice yağmura doymuş, şiddetli yağışlar ertesi gün de devam etmiştir. Dönemin şahitlerinin ifadesine göre yağışlar 40 saatten fazla sürmüştür.
Şiddetli yağışlar en sonunda toprak kaymasına sebep olmuştur. Kayan topraklar nedeniyle Solaklı Deresi’nin önü kapanmış ve biriken suyun yüksekliği 40 metreye yükselmiştir. Suyun yükselmesi neticesinde birçok kişi boğularak hayatını kaybetmiştir.
Of-Sürmene felaketinin canlı şahitlerinden biri de dönemin ünlü simalarından Osman Cudi Bey’dir. Vakit Gazetesi muhabiri olarak gördüklerini kaleme alan Osman Cudi Bey’e göre, Of’ta adeta insani bir dram yaşanıyordu. Aynı gazetede verilen bilgilere göre, yağan yoğun yağmurlardan dolayı Solaklı Deresi taşmış ve tasavvur edilemeyecek derecede her tarafı silip süpürmüştü. Bu havali ile haberleşme kesilmiş, dağ yollarından gelen bir iki yolcudan alınan malumata göre yüzlerce hane ve binlerce nüfus ve hayvanat sellere kapılmıştı.
Felaketle ilgili olarak Of Kaymakamlığından Trabzon Vilayetine gönderilen raporda bölgedeki hasarın çok büyük olduğu, Of çarşısının bile sellere kapıldığı, suların 400 metre genişliğindeki sahayı kapladığı ifade edilmişti. Raporda, Sürmene ve Of arasındaki bilumum köprülerin yıkıldığı, yolların söküldüğü, Dumankaya köyü civarındaki dağın ortadan ayrıldığı belirtilmiştir.
1929 felaketiyle ilgili olarak dönemin ulusal basınına yansıyan haberlere bakılırsa, bölgedeki can kaybı 400’ün üzerindeydi, maddi zarar ise milyonlarla ifade ediliyordu. Başka bir gazetede ve Anadolu Ajansı’nın verdiği malumata bakılacak olursa, ölü sayısı 700 civarındaydı.
Böylesi ağır bir dramın yaşandığı Of ve Sürmene havalisinde ilk yardım hizmetleri ise son derece ağır bir şekilde yürütülmüştü. Bölgenin arazi yapısı ve yaşanan felaketin boyutu her türlü yardımın bölgeye ulaşmasını zorlaştırıyordu. İşin daha da kötüsü felaketin yaşandığı mıntıkada yağmurlar ilk günlerdeki şiddetinde olmasa da devam ediyordu.
Bölgedeki felaketi belki de en iyi tasvir eden kişi olan Osman Cudi Bey, muhabiri olduğu Vakit Gazetesi’ne gönderdiği yazısında şu çarpıcı ifadeleri kullanmıştı:
Of vakası başlı başına bir faciadır. Şekli, derecesi kalemle tasvir ve tarif edilemez. Birçok hanelerin topraklara karışıp sel halinde dereye indiğine şahit oldum. Açlıktan ot yiyen, tecennün eden (akli melekelerini yitiren), bir parça ekmek bulmak için 8-10 saatlik dağları aşan insanlar, dere içinde kesilmiş baş ve kollar, ayaklar, ağaç dalına sarılmış kadın saçları gördüm.
Felaketin ardından geç de olsa bölgeye müdahale eden yetkililer, selden etkilenenleri bölgeden tahliye etmişler ve bir kısım felaketzedeyi Maçka’da Rumlardan boşalan evlere yerleştirmişlerdir. Ardından bölgenin nüfus yoğunluğu dikkate alınarak halk, Bayburt, Gümüşhane, Samsun ve hatta Van gibi değişik coğrafyalarda iskâna tabi tutulmuştur.
Sonuç olarak 1929’dan günümüze gelen süreçte yaşanan benzer olayları da dikkate alırsak toplum olarak bu gibi felaketlerden gerekli dersleri çıkarmadığımız anlaşılmaktadır.