Nedense Ali Rıza Binboğa’nın şarkısı geldi aklıma. Yeniden dinledim, yeniden; “güzel yazmış, güzel de söylemiş” diye mırıldandım. 70’li yıllar… Siyah beyaz, tüplü televizyon zamanı... Çocukken aklımızda kalması boşuna değilmiş.

Fakat şarkı biraz değişecek gibi…

Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünden hareketle…

Bugünlerde 34 kere 40 yıl kölesi olacağız öğretmenin.

İlk öğretmenin kim senin
Kim öğretti alfabeyi
Bir harf için kırk yıl
Köle olunuyorsa
Yirmi dokuz kere kırk yıl
Kölesiyiz öğretmenin

***
Şimdi 34 harfli “Ortak Türk Alfabesi” üzerinde uzlaşıldı ya...
Çocukluk ve gençlik yıllarımıza damga vuran günler düştü aklıma...
Uzun uzun tartıştığımız fakat bir sonuca varamadığımız…

Devasa olduğu kadar paramparça bir Türk Dünyası vardı ve biri diğeriyle anlaşamıyordu.

Ve yüzlerce yıllık alfabe farklılığına sonunda nokta konuldu.

Bu konuda “Türk Devletleri Teşkilatı”na ne kadar teşekkür etsek azdır.

Çünkü bir yanda Kiril Alfabesi

Bir yanda Arap Alfabesi

1 Kasım 1928’de yeni Türk harflerinin kabulüne ilişkin kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmesiyle geçtiğimiz Latin Alfabesi

Basılı kitaplar, caddeler sokaklar…

Ortak Alfabe” ile yeni bir dönem başlarken…

Türkiye, Kazakistan ve Azerbaycan kendi alfabelerini kullanmaya devam edecekler.

***

Macaristan’da 1870’de kurulan ilk Türkoloji kürsüsünün ardından…

1926’da (26 Şubat – 6 Mart) Bakü’de Türkiyat Kongresi düzenlenmiş fakat kongreye katılanlar daha sonra Pan-Türkizmle suçlanarak yargılanmış.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu kongreyi referans alarak alfabe değişikliğine gittiğini biliyoruz.

Bu yüzden ‘Ortak Türk Alfabesi’nin Bakü’de kabul edilmesi asla bir rastlantı değil çünkü 2. Türkiyat Kongresi’nin de tam yüz yıl sonra 2026’da yine Bakü’de düzenlenmesine karar verildi.

İstanbul’u, Türk dünyasının beyni ve cüzdanı gibi görsem de…

Bakü, Türk dünyasının kalbidir” diye düşünürüm.

***

Yaklaşık 150 yıllık bir hayalden bahsediyoruz.

Dilde birlik”ten...

Pek fazla gürültü patırtı koparmadan gerçekleşti ya...

Tam da BRICS’e üyelik başvurusu yapıldığı sırada...

Endişeliyiz ve “niçin bu kadar kolay oldu” modundan da bir türlü çıkamıyoruz.

***

İsmail Gaspıralı…

Türk dünyasının yetiştirdiği büyük reformcu…

Rusçayı, Turgenyev’e asistanlık yapacak kadar iyi bilen…

Kırım Bahçesaray Belediye Başkanlığı yapan…

Türk dünyası için büyük değer taşıyan düşünce adamını 110 yıl önce bugünlerde kaybettik.

24 Eylül 1914’te…

Her ne kadar mezarı, 1944 Kırım Tatar Sürgünü esnasında ortadan kaldırılsa da…

Hayalleri bir bir gerçekleşiyor.

Fikirde ve işte” olmasa da “dilde” ulaşılmakta olan birlikten dolayı mutluyuz.

43 yıl önce sınıfının duvar gazetesinde yer alan “Turan” şiiri yüzünden üç gün açığa alınan bir öğretmen olarak ortak alfabenin, ortak pasaporta giden yolu da açacağına inanıyorum.

Bu işler hemen sonuçlanmayacak çünkü bozulma süreci gibi düzelme süreci de zaman alacaktır.

Büyük hayaller bir ömre sığmaz.

Sen konuşursun, yazarsın; bazen torunlarının torunları görebilir hayalinin gerçekleştiğini.

Eğer bir gün Kırım Bahçesaray’a giderseniz…

Zincirli Medresenin karşısındaki alanda sembolik bir taşla temsil edilen mezarının önünde…

Üç büyük hayalinden ilki gerçek oldu, Ortak Türk Alfabesine geçildi” diye söylenseniz…

Reformcular, yeniden okunduklarında daha iyi anlaşılırlar.

Yıllar yıllar sonra güzel sözlerle anıldıklarında sonsuza dek yaşarlar.

110. ölüm yıldönümü yaklaşırken minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz İsmail Gaspıralı’yı.

Yüce gönüllü düşünürün son sözleriyle bitirelim yazımızı…

Büyük Allah’ım! Altmış üç buçuk sene yaşadım. Bu hayatın otuz beş senesini Müslümanların uyanması, terakkisi, tealisi ve tekâmülü uğrunda sarf ettim. Milletimin selâmet ve saadeti için elimden her ne geldi ise hepsini yaptım. Yarabbi!.. Ey büyük Tanrı’m! Meydana getirmek istediğim birçok şey daha vardı… Fakat buna muvaffak olamayacağım… Artık… Artık ne varsa hepsi senin, her şey senin elindedir. Allah’ım!..