Her turnuvanın kendi özelinde bir hikayesi vardır. Bazı turnuvalarda pas yüzdesi yüksek olan, topa sahip olan takımlar başarıya ulaşırken, bazı turnuvalarda topun kıymetini bilen az buluşsa da öz buluşan takımlar ipi göğüsler.

Bazı turnuvaları hücum oynayan takımlar domine ederken, bazı turnuvalarda savunma güvenliğini ön planda tutan takımlar kupaya uzanır. Bazı turnuvalarda golcüler ön plana çıkar, bazılarında kaleciler. Bazı turnuvalarda Yıldızlar ön plana çıkar, bazı turnuvalar kendi yıldızını yaratır. Her turnuvanın ayrı bir hikayesi vardır ve bu yıllardır böyle sürer gider.

Bana göre bu turnuvada bir adım öne çıkan kavram, büyük takım küçük takım kavramının eskisi kadar sonuçlara tesir etmediği oldu.

Portekiz Slovenya müsabakasında ezici bir Portekiz üstünlüğü göremedik, Portekiz anca penaltılarla yarı finale çıkabildi. Aynı şekilde İngiltere Slovakya maçı da benzer bir çekişmeye sahne oldu. Müsabaka 1,5 milyar euro piyasa değeri olan bir takım için hiçte kolay geçmedi. kadro değerinin onda biri anca eden bir takıma karşı ezici bir üstünlük kurduğuna şahit olamadık.

Fransa’nın Belçika'yı bir şans golüyle mağlüp ettiğini de notlarımız arasına alalım.

Bu turnuvada İspanya ve Almanya dışında kalan takımların birbiriyle arasında oyunsal anlamda devasa farklar olmadığına şahit olduk diyebiliriz.

Avusturya bu turnuvanın göze batan takımlarından bir tanesi. Oynadığı oyunla Hem fiziksel olarak hem de ortaya koydukları oyunla hiçte yabana atılacak bir takım olmadıklarını futbolseverlere göstermişlerdi zaten.

Maç önünde bakıldığında bizim açımızdan zor geçeceği aşikar bir müsabakaydı lakin bir gerçek vardı “ bize imkansız de otur izle”

Gelelim müsabakaya;

Maça baskılı başlayan Avusturya olsa da ilk ciddi gol girişimi milli takımımızdan geldi ve erken gol sonrası maça  neredeyse (1-0) önde başladı millilerimiz.

Golden sonra da oyunun kontrolünün milli takımda olduğunu söylemeliyim. Ferdi, Barış,Arda, Kerem gibi etkili ayakların rakibi tedirgin ettiğini, orta alanda İsmail ile Orkun’un tatlı sert oyunu, stoper hattında da Türk duvarı Merih’in güçlü oyunu sayesinde neredeyse kalecimizin yere yatmadığı bir ilk yarı oynandı.

İlk yarı için herşey yolunda gitti diyebiliriz.

İkinci yarıya iyi başlayan tarafın da Millilerimiz olduğunu söylemeliyim. Uzun Avusturya savunmasının yarım metre üzerine yükselen Merih kendisinin ve milli takımımızın ikinci golünü attı.

Oyun her haliyle kontrolümüzde devam ederken bir kenar ortasında sonradan oyuna dahil edilen Salih ofsaytı bozunca basit bir gol yedik ve skor (2-1)’e geldi.

Maçın son 20 dakikası tam bir sinir harbine sahne oldu. Sürekli gol arayan Avusturya ve can siperane savunan bir milli takım. Uzatmalarda Barış’ın kaçırdığı ve Mert’in son saniye kurtarışı ise aklımızın gittiği anlardı.

Uzun zamandır özlemini çektiğimiz Avrupa sahnesinde çeyrek final bileti almak toplum olarak zor zamanlar geçirdiğimiz bu günlerde ilaç gibi geldi..

Teşekkürler bizim çocuklar..