Güzel şehrimiz Trabzon, son yıllarda kapsamlı bir değişim içine girmiştir. Bilhassa tanjant ve sahil yollarının yapımı şehrin çehresini bir anda değiştirmiştir. Buna ilave olarak yapılaşma birden hızlanmış Boztepe, Aydınlıkevler ve Soğuksu gibi kentin kenar mahalleleri sayılan bölgelerde büyükçe binalar yapılmaya başlanmıştır. Yapılaşma hızlı bir şekilde doğu ve batı yönünde gelişmeye devam etmiş Yomra-Kaşüstü bölgeleri ile Söğütlü-Yıldızlı Mahalleleri yüksek ve ruhsuz binalarla doldurulmuştur. Bu yapılaşma yarışı çoğu zaman plan ve program dâhilinde gelişmemiş, önce bina yapılan bölgelere yol ve alt yapı hizmetleri ise daha sonradan götürülmüştür.

Bir kıyı kenti olan Trabzon, dolgu alanları ve sahil yolu nedeniyle denize küsmüş ve denizle arasına mesafe koymuştur. Eskiden Trabzon’da büyüyen gençler bilhassa yazın sıcak günlerinde deniz kenarlarına inerek denize girer ve serinlerdi. Uzunkum, Ayasofya, Faroz gibi yerlerde halka açık plajlar bulunurdu. Şimdilerde ise adı geçen yerlerde denize girmek şöyle dursun kanalizasyon kokularından dolayı yürüyüş bile yapılamamaktadır.

Yine eskiden Trabzon halkının piknik ve gezinti yeri olarak kullandığı Boztepe, Soğuksu, Hos (havaalanı mevki), Zefanos gibi mahaller artık beton yığınlarının arasında kaybolup gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bir zamanlar Trabzonluların bilhassa sonbaharlardaellerinde fenerlerle geceleri bıldırcın yakaladıkları yeşillik ve düzlük alanların yerinde şimdi devasa binalar yer almaktadır.

Görüntü olarak değişimi hızlı yaşayan Trabzon’da, eskiyi hatırlatan mekânlar da bir bir ortadan kaldırılmıştır. Mesela hemen her Trabzonlunun hafızasında özel bir yere sahip olan Sümer Sineması kazma kürekle hem de hiç acımadan yıkılıp yok edilmiştir. Tarihi bir yönü olmakla birlikte mimari açıdan da insanın göz zevkini okşayan böylesi bir abide basit hesaplar uğruna ortadan kaldırılmıştır.

Aynı durum Hüseyin Avni Aker Stadyumu için de geçerlidir. Sadece bir spor sahası değil aynı zamanda acı tatlı birçok hatıranın yaşandığı, etrafından geçerken dahi duygulandığımız, okul tarafındaki demir kapısının arasından içeri bakıp o küçük aralıktan yeşil çimleri gördüğümüzde dahi heyecanlandığımız bu güzide mekân maalesef yaşatılamamıştır. Yerine kurulan millet bahçesi, önemli bir ihtiyacı karşılamakla birlikte eskinin yerini doldurması imkânsızdır.

Böylesine hızlı bir değişim içine giren Trabzon kenti, eski tarihi kimliğini kaybetmek üzeredir. Oysa Avrupa’da bir kenti gezdiğinizde bizdeki durumun tam aksini yaşamaktasınız. Zira uğradığınız şehrin içinde dolanırken buranın yüz yıl önce de aynı vaziyette olduğunu görürsünüz. Büyük savaşlar ve yıkımlar geçirmesine rağmen birçok Avrupa kentinde durum aynıdır. Zira Avrupalılarşehirlerinin tarihi dokusunu korumaya özen göstermişlerdir. Bu, aynı zamanda geçmişlerine duydukları saygıdan ileri gelmektedir. Yani onlar, sadece şehirlerine değil aslında kendi tarihlerine sahip çıkmaktadırlar.

Fakat bizim durumumuza bakıldığında maalesef tam tersi bir manzara ile karşı karşıya kalmaktayız. Hemen her on yılda bir değişen imar planları, kısır siyasi hesaplar, rant elde etme çabası gibi nedenlerden dolayışimdilerde olduğu gibi karmakarışık, geçmişinden kopuk, görsellikten uzak şehirlerortaya çıkmaktadır.

Bu durum aslında tarihimizi bilmemekten veya tarihi değerlerimize yeterince özen göstermemekten ileri gelmektedir.