Trabzonspor’da görev tanımlarının belirsizliği, kulübün sportif ve yönetimsel istikrarı açısından ciddi risk oluşturuyor...

Şenol Güneş’in hangi yetkilerle ve pozisyonda kulüpte yer alacağı, Fatih Tekke’nin karar mekanizmasındaki özerkliği, dahası yönetim kademesinin vizyonu netleşmediği sürece, bu belirsizlik hem içeride hem de camia nezdinde zamanla “güven kaybına” yol açacaktır.

Sürece ilişkin ilk soru; böylesine önem atfedilen bir imza töreninde Başkan Ertuğrul Doğan’ın, hadi geçtik Asbaşkan Zeyyat Kafkas’ın neden masadaki yerlerini almamış olmalarıydı. Oysa, bundan çok daha az anlam ifade eden imza gösterilerinde ikiliden biri mutlaka hazır bulunurdu... Hele Asbaşkan Kafkas’ın imzalar atıldıktan sonra kulübün iki efsanesiyle hatıra fotoğrafı çektirmesi soru işaretlerini daha da artırdı. Mesela Şenol Güneş için düzenlenen görkemli törende formayı bizzat Başkan Doğan takdim etmişti.. Neyse vardır herhalde geçerli sebepleri!...

*      *      *

Masayı görünce akla gelen ikinci soru Şenol Güneş’in hangi sıfatla orada oturduğuydu... İlk bakışta “kulübün şanına yakışan bir devir teslim töreni olacak” diye düşündük. Nesiller arası geçişin yıllara meydan okuyacak fotoğrafı, herhalde bu şekilde arşivlerde yerini bulacaktı!.. Ama değilmiş... Şenol Hoca, ne olduğunu kendisi dahil hiç kimsenin açıklamadığı ya da açıklayamadığı görev tanımıyla orada bulunuyormuş...

Zaten açılış sonrasında “bana soru sormayın, Fatih Hoca’ya sorun” diyerek durumu da tam anlamıyla özetlemiş oldu...

Bu iş, inşallah, eski yönetimlerin rahmetli Ahmet Suat Özyazıcı ile Özkan Sümer’e “dışarıda kalmasınlar, yanımızda olsunlar” niyetiyle verdikleri görevlere benzemez..

Zaten yönetim, genel kurulu geçmek için Şenol Güneş’i göreve getirmiş, tek adayla girdiği kongreyi kaybetmiş olsa da kağıt üzerinde amacına ulaşmıştı... Şimdi de o süreçte akşam anlaşılan, sabah vazgeçilen Fatih Tekke’yi, sosyal medya ve genç taraftar gruplarının isteği nedeniyle göreve getirdiler. Mantık aynı mantık yani... “Madem böyle olacaktı, bu kadar zaman neden kaybedildi?” diye soran yok nasılsa...

Şehir ne versen onu yiyor!...

*      *      *

İşin kişisel boyutlarını geçelim... Kurumsal vaziyet daha da vahim...

Şenol Güneş’in sportif direktörlük benzeri bir rol üstlenmesi durumunda, Fatih Tekke ile hangi konularda yetki paylaşımı yapılacağı belli değil. Transfer politikasını kim şekillendirecek? Alt yapıdan hangi oyuncular A takıma çıkacak? 

En azından bu sorular yanıtsız kaldığında, teknik ekip ve yönetim arasında gerginlik kaçınılmaz hale gelmeyecek mi? Görev tanımları açıklanmadığında, medya ve taraftar ister istemez kendi teorilerini üretecektir. Hele de Trabzon’da!...

Başlıkları görür gibiyiz; tecrübeyle sabittir; "Şenol Hoca transferleri yönetiyor, Tekke sadece antrenör!" , "Tekke’nin eli kolu bağlı, kararları Güneş alıyor!

Bu tür spekülasyonlar, hem teknik heyetin motivasyonunu düşürür hem de kulübün kurumsal imajını zedeler. 

Türkiye’yi geçtik. Bugünkü tablonun neredeyse tıpatıp benzeri Manchester United’da yaşandı.... Alex Ferguson, kendisi sonrasında David Moyes’i veliaht olarak berirledi ve tribüne çıktı. Ferguson’ın sportif danışman olarak kalması, David Moyes’ın otoritesini baltaladı. Taraftar ve medya, her hatada "acaba Ferguson ne diyor?" sorusunu sordu. Sonuç: Moyes 10 ayda gönderildi. 

Trabzonspor’un bu örnekten yapacağı çıkarım; ya “tam kopuş” ya da “net hiyerarşi” olmalı... Şenol Güneş’in rolü (danışman, sportif direktör, vs.), Fatih Tekke’nin yetki alanı ve yönetimin sportif politikası kamuoyuna açıkça anlatılmalı. Topluma karar alma süreçlerini gösteren şema sunulmalı.

Elbette Trabzonsporlular, hem Şenol Güneş’i hem de Fatih Tekke’yi kulübe olan hizmetlerinden dolayı seviyorlar, sevmeliler de... Fakat kulübü daha çok sevenlerin net proje talebi de bu sevginin gölgesinde bırakılacak kadar basit görülmemeli...

Trabzonspor zaten birçok açıdan tarihi kırılma noktasında. Şenol Güneş’in mirasını saygıyla anarken, Fatih Tekke’nin önünü açacak cesur adımlar atmalı. Belirsizlik, bir kulübü içten çökerten en tehlikeli virüstür. Ya Şenol Güneş tamamen arka planda kalacak (o zaman da içeride olmanın manası sorgulanacak) ya da Fatih Tekke’nin yetkileri güvence altına alınacak. İkisinin ortası yok… Aksi halde, "şampiyonların takımı"nın hikâyesi, “yönetimsizlik dramına” dönüşebilir.

Bizden söylemesi!.. Tercih sizin!...