Yazıma başlamadan önce başta söyleyeyim. Toplumda böylesi önemli bir yere sahip kişiler ya da meslekler için “yılda bir gün” hatırlanan bu özel günlere karşıyım ben. Bir gün değil, her gün anmak, düşünmek gerek böylelerini.
Bugün öğretmenler günü, bugün herkes öğretmenleri anacak, sorunlarına değinecek ama yarın yine unutacak, geçen yıllarda olduğu gibi!
Bir toplumun refah ve huzuru hiç şüphesiz o toplumun önce eğitiminden geçer. İlim irfan ehli, nitelikli insan, çağdaş muasır seviyeleri denince önce eğitim, eğitim denilince de akla ilk öğretmen gelir.
Anne babadan sonra çocuğun ilk rol ve modelidir öğretmen. Öğretmenlik mesleği hiç şüphesiz bir yaşam biçimidir. O yüzden öğretmenin hayatımızda çok ama çok önemli bir yeri vardır.
Toplumun temel taşlarını dizen, insan kavramına hayati bir yön veren, eğitimin yani öğretmenin yerini, kıymetini asla unutmamamız gerekiyor. Eğitime ve öğretmene yeterli özveriyi, değeri göstermezsek bu ülke yükselemez!
Zira bir çiçeğe su veren, bir ağaca yön veren, bir demiri işleyendir öğretmen.
Bir ülkenin ekonomisine ya da savunma sanayisine ne derece önem veriliyor ve yatırım yapılıyorsa, kesinlikle eğitim sistemine de o derece hatta daha fazlası bir değer verilip yatırım yapılmalıdır.
Eğitimde yatırım sadece maddiyat ve fiziki şartlar ile ilgili değil. Manevi olarak da eğitime büyük önem vermeliyiz. Öyle bir eğitimimiz olmalı ki; ülke geçmişinin doğrularından tarihinden feyz alıp geleceğine her alanda yön vermelidir, ışık tutmalıdır.
Maalesef geçmişten günümüze eğitim, yeterince değer verdiğimiz, yeterince yol aldığımız bir alan olmamıştır. Her gelen hükümet kendi politikasınca, her gelen bakan kendi doğrusunca yeni bir yöntem izlemiştir. Hal böyle olunca da eğitimimiz yapboza dönmüştür.
Eğitimin kalitesi, hiç şüphesiz önce eğitim sisteminden ve sistemi yöneten öğretmenlerden geçiyor. Türkiye’nin genç nüfusuna yönelik en etkin, yararlı ve müreffeh seviyelere ulaşabilmek adına politik çıkarlara yenik düşmeyen bir eğitim sistemi her dönemin beklentisi olmuştur.
Bana göre eğitim sistemi, milli ve manevi değerlerine sahip, gözle görülür faydalarla donatılmış, ülkedeki yabancılar dâhil, her kesimi kucaklayıcı, katılımcı bir çoğunlukla oluşturulmalı ve her yıl bu doğrultuda inovasyon süreci iyi yönetilmelidir.
Ve en önemlisi öğretmene eskisi gibi maddi ve manevi olarak büyük bir değer olduğunu hissettirmek gerekiyor. Gerek 3600 ek gösterge, gerek atanma şartları, gerek çalışma saatleri ve fiziki şartları olmak üzere öğretmenler desteklenmelidir.
Öğretmen olmasam da, öğretmen eşi, öğretmen kardeşi olarak öğretmenlerin içerisinde bulunduğu şartları yıllardan beri gözlemlemekteyim. Atanmalarından, görev yapmalarına, not verme aşamalarına kadar her evreyi iyi biliyorum.
Özellikle pandemi döneminde öğretmenlerin öğrencilerine kâh uzaktan, kâh yakından canları pahasına bir şeyler anlatma ve ders yapma çabası asla unutulmayacaktır.
Umarım gelecek yıllarda, daha iyi çalışma koşullarına sahip öğretmenlerle donatılmış, daha verimli, daha yararlı bir sistemle eğitimde dünya çapında kendinden söz ettiren bir ülke oluruz.
Yazıma son vermeden önce özellikle başta eşimin, abimin, süt kardeşlerimin, okula bu yıl başlayıp ona okulu sevdiren oğlumun çok sevdiği Ümit Öğretmeninin ve üzerimde emeği geçen tüm öğretmenlerimin gününü kutluyorum.
Âhirete irtihal eden öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, emeklilere sağlıklı bereketli bir yaşam, çalışan öğretmenlerimize de kolaylıklar diliyorum. İyi ki varsınız.