İyi bir şey yazmak ne zor şu sıralar. Nereye baksak hüzün, acı ve keder. Bunca meşakkatli bir hayat içerisinde karnını doyurup bir parça huzuru bulan en şanslı zengin kişidir bence.

Şu son günlerde Narin’in durumunu duyup da üzülmeyen, kahrolmayan ve yüreği parçalanmayan yoktur herhalde. Neler oluyor bu insanlara? Nereye dönsek acı ve gözyaşı var.

Haberlere bakınca görüyorsunuz sizde. Toplumsal çürümüşlüğün zirvesinde miyiz neyiz? Nine torununu balkondan atıyor. Amca yeğenini kaçırıyor. Baba cinnet geçirip çocuklarını ve karısını öldürüp kafasına sıkıyor.

Her gün daha da iğrenç hadiselerle dolu 2 ve 3.sayfa haberleri neredeyse. Bu ne anlaşılmaz bir durum. İşin daha da acı ve garip olan bir tarafı da alışıyoruz günden güne bu duruma maalesef.

Narin gibi vakalar ne ilk ne de son bu memlekette. Siyasetin en tepesinden en dipteki vatandaşa kadar idam cezası gelmeli diyor fakat kılını kıpırdatan yok.        

Adalete olan güven her gün kayboluyor. Büyük büyük çalanlar ve dolandıranlar dışarıda serbest dolaşırken, kim bilir kaç masum insan kaderine mahkum içeride yatıyor.

Yine içselleşen hüznümün nedenini belki de eylüle bağlayacağım ama yok, eylülün de bir kabahati yok. Hüznü de sevinci de içinde barındıran şu hayat ne garip değil mi?

Bir taraftan şehrimizde şehit cenazesi, bir taraftan Ganita’da Şenol Hocanın imza töreni. Yani bir gün sonrasına ertelenemez miydi? Bu kadar mı düşüncesiz olduk?

Dedim ya çok garip şu hayat. Ne sevinçte birlik olabiliyoruz ne de hüzünde. Kalabalıklar arasında yalnızlığı yaşayanlarla dolu Uzun Sokak.

Derdinden de zevkinden de gezenlerle dolu Ganita. Kimi ekmeğinin peşinde ter atarken kimi de yediği fazla ekmeği yakmakla koşanlarla dolu Beşirli Sahili.

Kimi evladına kırtasiye malzemesi alamazken kimi oturacak yer bulamıyor en pahalı mekânlarda Meydan’da. Bir tarafta palamudun irisini seçenler var, bir taraftan yoksulluğu dibine kadar yaşayanlar var şu Moloz’da.

Dolar Euro çıkmadı, asgari ücret artmadı, akaryakıt fiyatı yerinde hatta düşüşte fakat dolmuş zamlarına hem de enflasyondan dert yanıp güncelleme isteyenler var şu Trabzon’da.

Her gün belediye otobüsüyle işe gitmek zorunda olanlar da var, aynı otobüste evde canı sıkılıp ilçe ilçe gezen emekliler de var.

Simit ekmekle de doyuyor şu mide, katıksız et dönerle de. Karun gibi hayat sürüp zelil olup gidenler de var. Garip gelip şu dünyaya garip gidenler de var.  Şu 3 günlük dünya da kimi helalinden kimi de bile bile haram yoldan yolunu bulanlar var.

Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.