Osmanlı Devleti için XIX. yüzyıl büyük bunalımların, kriz ve buhranların yaşandığı bir yüzyıl olarak tarihe geçmiştir. Zira Yunan ve Sırp isyanlarının başarıya ulaşması diğer azınlıklara da örnek olmuş ve daha sonra diğer milletler Osmanlılara karşı bağımsızlık kazanma derdine düşmüşlerdir.
Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden milletlerden biri de Ermenilerdir. Ermeni Meselesinin ilk kez siyasi boyuta taşındığı olay 93 Harbi sonrasında imzalanan anlaşmalardır. Ayastefanos ve Berlin Anlaşmalarında, Ermeni adının ilk kez kullanılması konuyu dış devletlerin müdahale alanı haline getirmiş ayrıca Rusya ve diğer Avrupalı devletler söz konusu antlaşma maddelerinin takipçisi pozisyonuna gelmiştir.
Bağımsız bir devlet kurma hayaliyle harekete geçen Ermeni komitacılar bu düşünce etrafında l887’de İsviçre’deHınçak Komitesi adıyla ayrılıkçı bir örgüt teşkil etmişlerdir. Hınçak Komitesi’nin programında, amaca ulaşmanın tek yolunun ihtilal, yani halkı Türk Hükümetine karşı genel bir isyana teşvik etmek olduğu belirtilmiştir.
Aynı gaye ile 1890 yılında Taşnaksutyun Komitesi kurulmuş,böylece ayrılıkçı hareketler için gerekli alt yapı sağlanmıştır.
Avrupalı Devletlerin, Berlin Anlaşması’nın tatbik edilmesi için yaptıkları baskılara dayanamayan II. Abdülhamit, teklif edilen reformları denetlemek üzere Anadolu Islahatı Umumiye Müfettişliğini kurmuş başına da Müşir Şakir Paşa’yı getirmiştir. Şakir Paşa, kendisine verilen görev doğrultusunda Anadolu’da Ermenilerin durumunu yerinde tespit etmek için teftişe çıkmıştır. İşte ne olduysa bu süreçte olmuş, Ermeniler, Şakir Paşa’nın Anadolu’ya geçmesiyle, onun güzergâhı üzerinde bulunan yerleşim merkezlerinde büyük bir isyan dalgası başlatmışlardır.
İsyanların ikinci perdesi Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanmıştır. Aslında Osmanlı Devleti, olası bir isyan girişimini engellemek amacıyla Ağustos 1914’de, Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmış ve kendilerinden sadakat sözü almıştır. Fakat Ermeniler bu sözlerini yerine getirmemiş, savaş sırasında Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına girmesiyle, firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlar, ya da çeteler kurmuşlardır.
Osmanlı Devleti, Çanakkale önlerine gelen düşman orduları ile savaşırken Ermeniler bilhassa Doğu Anadolu’yu ateşe vermişlerdir. Örneğin Van’da isyan eden Ermeniler, büyük katliamlar yaparak bir ara şehri ele geçirmeyi dahi başarmışlardır.
Neticede olaylara kayıtsız kalamayan Türk Hükümeti, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komitelerini kapatarak yöneticilerinden 2.345 kişiyi tutuklamıştır. Günümüzde Ermenilerin her yıl “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan tarihi, işte bu 2.345 komitecinin tutuklandığı gündür ve tehcir uygulamasıyla ilgisi yoktur.
Hiçbir uyarıyı dikkate almayan Ermeni komitacılara karşı Osmanlı Hükümeti tarafından,27 Mayıs 1915’te “Sevk ve İskân Kanunu” çıkartılmış, bu kapsamda yaklaşık bir milyona yakın Ermeni, Anadolu’nun dışına sürülmüştür.
Ermeniler 1915 yılında yaşanan gelişmeleri ve bu sürgün hadisesini hiçbir zaman unutmamıştır. İlerleyen yıllarda ASALA terör örgütü ile intikam alma yoluna gitmişler ve 21 ülkenin 38 kentinde, 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1’de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda 42 diplomatımızı şehit etmişlerdir.
Osmanlı Devleti tarafından 1915 yılında kabul edilen Tehcir Kanunu günümüzde “soykırım” adıyla Türk Milletinin önüne çıkarılmaktadır. Hatta HDP Milletvekili Garo Paylan, 1915 Olaylarına destek vererek sözde soykırımın tanınması için TBMM’ye kanun teklifi dahi vermiştir.
Tarihi gerçekler ortada iken açılışının 102’nci yılını kutladığımız Gazi Meclisimizin içinde böylesi bir teklife imza atan vekilin bulunması siyasi tarihimiz açısından maalesef utanç duyulacak bir durumdur.