Takvimler 29 Mayıs 1453 gününü gösterdiğinde Türk tarihinin en parlak zaferlerinden biri kazanılmıştır.
Hristiyanlıkta bizzat Hz. Meryem’in himayesinde olduğu yolundaki batıl bir inançla, başka ellere geçmesi asla tasavvur dahi edilemeyen, doğu Hristiyan aleminin en büyük merkezi olan İstanbul, 21 yaşında genç bir padişah tarafından fethedilmiştir.
Fethin hemen ardından Türk-İslam geleneği mucibince Ayasofya Kilisesi camiye çevrilmiş, buraya sığınan kraliyet ailesine mensup kişilere ise dokunulmamıştır. Ardından stratejik bir hamle ile Fatih tarafından Doğu Ortodoks Kilisesi yeniden ihya edilmiş ve Hristiyan dünyası ikiye ayrılmıştır.
Fethin ardından Papa V. Nikola, Haçlı birliğini tesis etmek ve şehri geri almak için harekete geçse de O’nun çağrısını dikkate alan olmamıştır. Kendisi üzerine kurulacak olası ittifak çabaları karşısında önceden tedbir alan Fatih, Avrupa’nın siyasi bölünmüşlüğünden istifade etmeyi bilmiştir.
Aynı zamanda politik bir deha olan Fatih, Venedik Cumhuriyetine ticaret serbestisi ve İstanbul’da elçi bulundurma hakkı vermekle onları, olası bir Haçlı seferinin dışında bırakmıştır.
İstanbul’un fethinin ardından Anadolu’nun siyasi birliği için harekete geçilmiş 1461 yılında Trabzon Rum Devleti’ne son verilerek Doğu Karadeniz kıyıları Osmanlı topraklarına katılmış, 1473 yılında ise Akkoyunlular’ı, Otlukbeli Savaşı’nda mağlup eden Fatih, Anadolu’da otoriteyi sağlama noktasında büyük bir adım atmıştır.
Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin sınırlarını hem batı hem de doğu yönünde genişleten Fâtih Sultan Mehmed, 2 imparatorluğu yıkmış, 14 devletin topraklarını ele geçirmiş ve 200 şehir fethetmiştir.
Fatih, çıkardığı kanunnamelerle aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek kurucularından biri olarak görülmüştür. Devşirme Sisteminin kurumsallaşması Fatih devrinde olmuştur.
Müthiş bir kumandan, zeki bir devlet adamı ve usta bir politikacı olan Fatih’in şahsiyetini ele alan rahmetli Halil İnalcık şu ifadeleri kullanmıştır: “Fâtih Sultan Mehmed, her işte son derece atılgan, Makedonyalı İskender gibi şan ve şeref kazanmak isteyen, zeki, sert mizaçlı, zevk ve safaya sırtını çevirmiş bir hükümdardı. Türkçe, Rumca ve Slavca olmak üzere üç dil bilirdi. Fâtih tarihte imparatorluk kurucularının vasıflarını taşır, dünya hâkimiyetini amaç edinmiş kudretli bir asker ve geniş görüşlü bir kültür adamıdır”.
Türk siyasi tarihinin en önemli siyasi figürü olan Fâtih Sultan Mehmed “Avnî” mahlasıyla şiirler de yazmıştır. Açık ifadeleri ve akıcı üslûbu, Türk şiirinin güzel örnekleri arasında sayılmıştır. Fatih, Arapça-Farsça tamlamalar yerine daha çok Türkçe ifadeler kullanmayı tercih etmiştir.
Fatih, 1463 yılında kendisinin direktifi ile İstanbul’un ve o devrin en büyük eğitim kurumu olan Sahn-ı Seman Medresesi’ni kurmuş, önde gelen alim ve hocaları burada istihdam etmiştir. Durduğu, dinlendiği her menziline 1000 akçe vererek meşhur matematikçi Ali Kuşcu’yu İstanbul’a getirten Fatih, şehri Türk-İslam dünyasının ilim, kültür ve sanat başkenti yapmış, İstanbul adı ilerleyen yıllarda “İslambol” olarak anılmıştır.
Fakat şunu ifade etmeliyiz ki İstanbul’un bir İslam beldesi olması Avrupa’nın bize bakışını değiştirmiş, Türkler işgalci bir millet olarak görülmüş, İnalcık’ın da ifade ettiği gibi “Batı dünyası İstanbul’un fethini hiçbir zaman unutmamıştır”. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmadan İstanbul ve bu topraklara sahip olmanın bir bedeli olduğu iyi bilinerek hareket edilmelidir.