TBL 10. Haftasında ligin tepe takımlarından Esenler Erok’u ağırlayan Trabzonspor, son dakikalarda hepimize ecel terleri döktürse de rakibini 77-74 mağlup ederek çok kritik bir deplasman galibiyetine imza attı.
Ancak ben bu karşılaşmaya Ege Arar’ın sakatlanması sonrası yaşadığımız paniği bir kenara koyarak farklı bir pencereden bakmak istiyorum.
Geçmiş haftalarda dış atışlarla sonuca gitmeyi düşünüp savunmayı ikinci plana atmış gözüken bir Trabzonspor izlerken, Ege Arar’ın takıma monte edilmesiyle iç dış şut dengesinin ilk kez 39/23 ile ve doğru bir şekilde dış şut aleyhine değiştiğine şahit olduk ki, bu oran daha önce tam tersiydi.
Bir başka önemli nokta da Ege Arar ve Gökhan Yazıcıoğlu’nun boyalı alan savunması başta olmak üzere, takımın tamamının savunmayı mükemmele yakın parkeye yansıtmasıydı.
Gökhan ve Ege’ye burada ayrı bir parantez açmak gerek. Gökhan Yazıcıoğlu skor olarak öne çıkmasa da Erok’un en önemli uzunu olan eski Petkimli Simmons’a bir anlamda kelepçe görevi yapması tam bir görev adamı olduğunu ortaya koydu. Ege Arar ise açıkçası boyalı alanda beklediğimden daha iyi bir performans ortaya koyarak gerek hücumda gerek savunma ve ribaundlarda çok ciddi katkı verdi. Bu iki oyuncunun verdiği katkıyı, Gökhan 5 faule ulaşıp Ege de sakatlanınca yaşadığımız sıkıntıda daha net görebiliyoruz.
Ayrıca diğer başlıklarda belirttiğim gibi İsmail Cem’in olması gereken rolde, Okben Ulubay’ın da savunmadaki hırsı ve takımı parkede sahiplenmesi bağlamında çok değerliydi.
Yeni transfer Greek ise çok öne çıkmasa da basketbol bilgisinin üst düzey olması ile takımın geneline mental anlamda olumlu katkı yapmış.
Bu galibiyet puan sıralamasından öte, ligin en pahalı ve en kaliteli oyuncularından bir araya gelmiş Trabzonspor’un ilk kez, tekrarlıyorum ilk kez “Gerçek Takım” hüviyetine büründüğünü, bir başka deyişle; takımın TBL ayarından Süper Lig ayarına evrildiğine şahit olduk.
ROLLER BELİRLENİNCE OLUYORMUŞ
Son yazımızda oyuncularımızın gerçek rollerinin belirlenmesinde problemler olduğunu belirterek özellikle İsmail Cem, Okben ve Can Uğur’a örneklemeler yapmıştım.
Erok maçında gördük ki oyuncular kendi rollerinde oynadıklarında takım adına daha faydalı olabiliyorlarmış.
Örneğin İsmail Cem ve Okben Ulubay.
İsmail işte tam da oynaması gerektiği gibi oynayınca takımın en kritik oyuncusu olduğunu hemen belli etti. 10 sayısının yanında oyunu okuması, yönlendirmesi, çembere inmesi ve en önemlisi ürettiği 7 asist çok değerli ve bence yapması gereken de buydu. Böyle de devam etmeli.
Keza Okben Ulubay’da savunmaya katkısı, takımı sahiplenmesi, parkedeki hırsı ve liderliğini ön plana çıkarması ile görev alanının gerçek sahibi olduğunu gösterdi bize.
Özetle koç Faruk Beşok oyuncularının rollerini doğru belirlediğinde takım da makine gibi işlemeye başlıyor haliyle.
YENİ TRANSFERE GEREK VAR MIYDI?
Gerek yerelde bizler, gerekse de ulusalda basketbol ile ilgilenip kafa yoran kim varsa ısrarla Trabzonspor’un boyalı alana ihtiyacı olduğunu belirtti. Ancak hafta içi bir baktık ki forvet pozisyonuna transfer yapılmış.
Mitchell Greek’in kaliteli bir oyuncu olduğu belli ve bunda da şüphe yok.
Çok güçlü bir oyuncu ve aynı zamanda saha görüşü ve oyunu okuması da oldukça üst düzey. Bunu da zaten daha takım arkadaşlarını bile tanımadan ilk maçında ürettiği çok klas 7 asistle bizlere gösterdi zaten.
Ancak benim derdim oyuncunun kalitesi filan değil, pozisyonu. Çünkü bizim daha çok boyalı alana ihtiyacımız vardı. Nitekim Erok maçında gördük ki, 14 sayı öndeyken Ege Arar sakatlanıp bir anlamda boyalı alan boşalınca rakip 14 sayı farkı eritip son dakikaya 3 sayı önde girmesine rağmen Can Uğur’un çok kritik sayılarıyla kıl payı kazanabildik.
Misal Can Uğur’un yaptığını Greek yapmış olsaydı, veya Ege Arar’ın sakatlığı sonrası boşalttığı alanı doldurabilmiş olsaydı “Tam da ihtiyacımız olan oyuncu” derdim ama şimdi diyemiyorum. Çünkü Greek benzeri oyuncular kadromuzda var ama Ege Arar’ın sakatlığı sonrası burayı dolduracak oyuncumuz yok.
EGE SAKATLANDI, ŞİMDİ NE OLACAK?
Resmi kanallardan hiçbir paylaşım veya bilgi akışı olmadığı için son durumunu bilmiyoruz ama yaşadığı sakatlıktan dolayı Ege Arar’a çok geçmiş olsun derken, bir an önce de parkelere dönmesini diliyorum.
Eksiğimiz olan boyalı alana yeni yapılan Ege transferi ile nefes aldık ve takım rayına oturdu derken, bu sakatlık takım için çok kötü oldu.
Çünkü bu pozisyonda sadece Doğan Şenli var ki, Ege’nin sakatlığı sonrası yaşadığımız panikle maçı kaybetmişken mucize ile kazanmamız gösterdi ki Şenli’nin bu boşluğu doldurması zor.
Üstelik bu alana transfer gerekir derken teknik ekip tam tersi ve bize göre çok yanlış bir tercihle forvet pozisyonuna transfer yapınca boyalı alan resmen boşaldı diyebiliriz.
Bu transfer tercihi teknik ekibin tercihidir ve bize saygı duymak yakışır. Takım kazanmaya devam ettiği müddetçe de haklı olurlar.
Ancak Çayırova veya devamındaki maçlarda boyalı alan zaafı nedeniyle kaybedilecek maçların faturası da elbette ki teknik ekibe çıkar.
Çünkü gerek bütçesi gerekse de kadro yapısıyla süper ligde orta sıralarda yer alabilecek kapasitedeki bu takımın artık maç kaybetme lüksü yok.
BİZ UYARALIM DA GERİSİ SİZE KALMIŞ
Öncelikle bize 6 yıllık bir aradan sonra radikal bir kararla basketbol takımımızı profesyonel liglerde boy gösterir konuma getirdiği için Başkan Ertuğrul Doğan’a aldığı bu güzel karar için teşekkür edelim.
Devam ederek; Biz yazarlar gerek fikirlerimizle gerek tarafımıza gelen bilgilerle gerekse de eleştirilerimizle kendimize göre bir sentez oluşturup bunları objektif bir şekilde kamuoyuna yansıtmakla mükellefiz.
Kısaca yıllara dayalı geçmiş tecrübelerimizle alanımız olan basketbol konusunda fikirlerimizi beyan ederken, aynı zamanda uyarı ve yol göstericilik görevimizi de yerine getirmeye çalışırız.
Konumuza gelecek olursak; Basketbol takımımız EBBL şampiyonu olup TB2L’ye çıktığı yakın dönemde Trabzonspor asbaşkanı dahil ilgili yöneticilerin takımımızı gerek deplasmanda gerekse de şehirde sahiplendiklerine şahit olmuştuk.
Üstelik bu sahiplenme Trabzonspor’un kurumsal yapısı altındaydı.
Ve Trabzonspor’un aynı kurumsal yapısı basketbolda yeni sezon için TB2L’ye hazırlık yaparken, devamında sezon hazırlığı sürüncemeye bırakılıp liglere bir hafta kala federasyon davetiyle TBL’ye çıkılması basketbolseverleri sevindirirken, Trabzonspor’un bu kurumsal yapısında rahatsızlık oluşturduğunu gözlemledik.
Nedeni de mevcut organizasyonun Trabzonspor’un kurumsal yapısının yerine direk başkan ve yeni atanan Genel Menajer üzerinden yürütülmesi.
Daha açık şekilde yazmak gerekirse;
Bir bebek gibi kollanıp büyütülmesi gereken basketbol organizasyonumuza bugün kulübün çaycısı bile mesafeli.
Kısaca basketbol organizasyonun hiyerarşik yapısının işleyişinde bir problem var ve bunu çok rahat görebiliyoruz.
Aslında bu problemin çözümü de çok basit.
Elbette karar verici kulübün Başkanıdır, bunda şüphe yok. Ancak kulübü devre dışı bırakıp direkt başkana bağlı gibi gözüken bir organizasyon, tıpkı futbolda Avcı örneğinde olduğu gibi öncelikle başkana zarar verir.
Onun içindir ki yeni oluşacak yönetimde başkanla yönetim arasında, yönetimle takım arasında, takımla şehir arasında bağ kurabilecek ve sadece basketbolu yürütecek bir yönetici şart. Bu yönetici de öncelikle basketbola hakim olmalı ki herkesin kafası rahat olsun. Özellikle başkanın.
Çözülürse sağlıklı bir basketbol organizasyonumuz gelişir, yok önlem alıp çözülemez ise de sancılı ve hatta uzun soluklu olmayan ve bir daha da geri dönüşü olamayabilecek bir organizasyonla karşı karşıya kalırız.