Trabzonspor’un galibiyet serisini 6’ya çıkardığı son Antep ve deplasmandaki Pizzabulls Co Basket karşılaşmalarına kısaca baktığımızda takım özgüven kaynaklı gevşeme sinyalleri vermeye başlamış.
Antep maçının ilk devresinde koç Faruk Beşok’un haklı olarak tribünlere kadar yansıyan oyuncu fırçalarından da anlaşılacağı üzere, takım rakibi küçümseyince bir türlü istediğimiz ritmi yakalayamayıp rakibi oyunun içinde tutmayı başardık.
Ancak ikinci devre İsmail Cem’in rakibin kısa yabancısına tepede başlayarak uyguladığı baskı sonuç verince Antep’in hücum organizasyonu da çöktü. İsmail Cem’in savunma agresifliğine takımın diğer parçaları da katılınca zaten hücum yönü yüksek olan takımımızın maçı koparması oldukça kolay oldu.
Devamında deplasmanda oynadığımız ve farkı 14 sayılara kadar çıkardığımız Pizzabulls Co Basket karşılaşmasında da belli dönemlerde takım oyunundan uzaklaştık.
Sezon başı eleştirdiğimiz rollerin belirlenememesi kaynaklı ve son haftalarda doğru şekilde düzelen iç-dış hücum dengesi İsmail Cem ve Can Uğur’un öncülüğünde tekrardan dış yönüne bozulunca mağlubiyetten şans eseri kurtularak son nefeste galibiyete uzanabildik.
Bu kadronun süper lige çıkacak bir kadro olduğunu elbette oyuncular da biliyor ve bu bilinç sanırım belli dönemlerde bir gevşemeye yol açıyor.
Aman dikkat. Hep diyoruz, tekrarlayalım;
Bu işin şakası veya gevşemesi yok.
TBL’de kimselerde olmayan bir bütçe ve kaliteli oyunculara sahip olan bu takım Süper Lige lig birincisi olarak çıkacak.
Tersi başarısızlıktır, hatırlatalım.
HÜSEYİN HOCA HAKLI
Gaziantep maç sonrası Hüseyin Örs hocam “Böyle boş tribünler bize yakışmıyor; bu şehri, üniversitemizi ve okullarımızı basketbol takımımızdan haberdar etmemiz lazım” diyerek tatlı bir serzenişte bulundu.
Hüseyin hocam duyarlı ve hiçbir basket maçımızı kaçırmadığından ortamı sağlıklı gözlemleyebiliyor. Tıpkı tüm takip edenler gibi.
Ayrıca haklı da, çünkü 6 yıl sonra profesyonel liglere oldukça iddialı bir giriş yapan Trabzonspor’un halen daha geçmişteki o heyecanı yakalayamadığını çok net görebiliyoruz.
Bunun elbette birkaç sebebi var.
Birincisi 6 yıl sonra gelen basketbol organizasyonunu bu şehre sağlıklı anlatamadık.
İkincisi ve belki de en önemlisi; geçmişte düşüp tekrar kalktığımız sezonlarda bire bir yaşayarak gördüğümüz gibi; emek varsa taraftar ve camia her zaman emekçinin etrafında kenetlenir.
Parkede ter akıtanların emeklerine elbette sözümüz yok ancak bu seferki organizasyon biraz emekten ziyade tepeden inme ve maddiyata dayalı bir organizasyon gibi gözüktüğü için eski kenetlenmeyi halen başaramadık.
Ancak benim geçici görüp takım hedefe yaklaştıkça aşılacağını umduğum bu eksikliğin giderilmesinin öncülüğünü yapacak olanlar Hayri Gür’den çıkıp şehre inmesi gerekenlerdir ve bunu da önceki yazılarımızda “KAPALI KUTU OLMAYIN” başlığını atarak dile getirmiştim, yine aynı yerdeyim.
DOĞAN ŞENLİ’Yİ DİRİ TUTUN
Sezon başı oluşturulan takım kadrosunda 5 numara pozisyonunu Doğan Şenli ile geçen takımımız, bu bölgede istediği verimi alamayınca Ege Arar takviyesini yapmış ancak Ege’nin sakatlığı sonrası tekrar başa dönülmüştü.
Ege sonrası Doğan Şenli’nin süreleri azalınca benzer durumda her oyuncuda yaşanan bir kırılganlık yaşadı Doğan.
Ancak Ege’nin sakatlığı sonrası süreleri artan Doğan, OGM Orman maçında “ben buradayım” sinyalini verip, Antep maçında ise takımı sırtlayarak galibiyette önemli katkı vermişti.
Demem o ki, boyalı alanda sıkıntı yaşayan takımımızın tek 5 numarası olan Doğan’ı küstürmeden her dönem diri tutmak gerekiyor.
TRANSFERE GEREK YOK
Basketbolu takip edenlerde Ege Arar’ın sakatlığı sonrası boyalı alana takviye gerekir görüşü hakim.
Hatta teknik kısımda bile.
Ancak boyalı alana takviye beklenirken 3-4 pozisyonuna Creek transferi gelmişti.
Bu transfer sonrası bizler oyuncunun kalitesini öne çıkarırken, transfer edildiği pozisyona eleştiri getirmiştik.
Ancak görünen o ki, oyuncu takımın kimyasına “cuk” diye oturmuş. Hatta takımı öyle bir sahiplenmiş ki, sanki kırk yıllık oyuncumuz.
Kısaca Creek transferi sonrası 1-5 düzen basketbolundan; baskılı ve tempolu koş koş basketbola geçiş yaptık ve bu maya da tuttu bence.
TBL’de hedefi olmayan birkaç takımı ve evimizde mağlup ettiğimiz Ankaragücü’nü saymaz isek, olası rakiplerimiz olacak takımlarla takımımızı kıyasladığımızda boyalı alan sıkıntısı yaşayıp ezileceğimiz bir takım yok.
Kaldı ki takımımız en dipteki rakibi bile ciddiye alıp savunmasını öne çıkararak tempo yaptığında süper lig takımına evriliyor.
E böyle bir takımı da saf dışı bırakabilecek tek rakip kendimiz olacağımıza göre çok elzem bir şey olmaz ise artık transfere de gerek yok bence.
Paramız çok olabilir, hatta başkanın sonsuz kredisi de olabilir.
Ama biz futbolda yapılanların tam tersi basketbola harcanan her kuruşun hesabını yapmalıyız
Çünkü basketbol kaynakları kolay bulunmuyor.
YENİ YÖNETİM VE AMATÖR BRANŞLAR
Öncelikle yapılan olağan kongrede tek adaylı da olsa yeniden başkanlığa seçilen Ertuğrul Doğan ve ekibini tebrik ediyorum.
Yeni dönem Trabzonspor camiasına hayırlı olsun.
Kongre sonrası oluşan yeni yönetimde görev dağılımları da belli oldu.
Asbaşkanlığı tekrardan Zeyyat Kafkas’ın yürüteceği yeni yönetimde amatör branşlara ise Semih Hekimoğlu getirildi.
Semih kardeşimize de ilk kez görev alacağı Trabzonspor yönetiminde başarılar diliyorum.
Daha önce 1461 kulübünde eski menajerimiz Mehmet Alemdağ ile beraber yöneticilik yapan Semih Hekimoğlu’nun basketbolun da içinde olduğu amatör branşların başına getirilmesi sıradan bir görevlendirme değil bence.
Basketbola yansımalarını nasıl olacak bunu da ileride göreceğiz.