Geçtiğimiz sezon mütevazi bir bütçeyle EBBL şampiyonu olarak TB2L’ye çıkan Trabzonspor, Basketbol Federasyonu’nun daveti ile kendini bir anda TBL’de buldu.
Genel Menajerliğe Cömert Küce getirilirken, koçluğa da Küce’nin Afyondan hocası olan ve aynı zamanda TBF Yöneticisi Hüseyin Beşok’un kardeşi Faruk Beşok getirildi.
Küce-Beşok ikilisi ligin başlamasına bir hafta kala oluşturdukları kadroyla başladıkları yeni sezona seri mağlubiyetlerle başlayınca camiada umutsuzluk hakim olmaya, hatta koçun gönderilmesine varan eleştiriler ortaya çıkmaya başladı.
Bu mağlubiyetlerin takımın yeni kurulması, kimyanın uymaması, rollerin belirlenememesi gibi sebepleri vardı elbette.
Bence en önemli sebep o dönem yazdığım yazılarda da vurgu yaptığım gibi rollerin belirlenememesi idi. Çünkü çoğu birinci ligden indirilen kariyerli oyuncular öncelikle kendi istatistiklerine yoğunlaşınca takım olgusu ikinci plana itilip mağlubiyetlerin de önü açıldı.
Neyse ki koç Faruk Beşok ciddi efor sarf ederek takımın önemli parçalarını bireyselden takım oyununa, hücum yönünden de öncelikle savunmaya yoğunlaştırmayı başardı.
Ve bu değişime Creek transferi de eklenince zaten süper lig oyuncularından oluşan Trabzonspor bir anda TBL’nin en güçlü takımı haline geldi. Ve bu değişim de elbette skor tabelalarına yansıyarak son 10 maçtan galibiyetle ayrılan taraf oldu Trabzonspor.
İKİNCİ DEVRE NE OLUR?
İlk devreyi özetledikten sonra “ikinci devre ne olur” kısmı artık bizler için çok daha berrak.
Sezon başından beri hep söylüyoruz, bu takım gerek bütçesi, gerekse de oyuncu kalitesi ile süper lig ayarında bir takım.
Bir örnek vermek gerekirse, bizim bütçemiz, son oynadığımız Kapaklıspor’un bütçesinden 4 katından bile fazla. Bu örnek bile aradaki farkı ortaya koyuyor.
Ve ayrıca TBL’nin diğer takımlarıyla takımımızı kıyasladığımız zaman Trabzonspor’a rakip olabilecek bir tek Ankaragücü’nü görüyorum ki, onu da zaten ilk maçta mağlup etmiştik.
Özetle bizi saf dışı bırakabilecek tek rakip kendimizden başkası değil.
“İkinci devre ne olur” kısmını toparlamak gerekirse;
TBL’de kimselerde olmayan bir bütçe ve kaliteli oyunculara sahip olan bu takım, ikinci devre tek maç kaybetmeden süper lige çıkacak.
Tersi zaten başarısızlıktır.
4 NUMARA GÖNDERİP 4 NUMARA ALMAK
Ege Arar’dan sonra boyalı alanı savunma yükünü çeken Gökhan Yazıcıoğlu da sakatlanınca eski oyuncumuz Nusret Demirel transfer edildi.
Sanki biraz acele bir transfer gibi oldu. Çünkü Nusret, Gökhan’ın sakatlığı sonrası boyalı alan savunması için alındı. Ancak boyalı alanın en önemli oyuncusu Ege Arar zaten dönmüştü.
Kısaca Ege Arar’ın döndüğü hafta Nusret transferine gerek var mıydı bilemiyorum. Ayrıca Kapaklıspor maçında ilk kez forma giyen Nusret halen hazır olmadığının da sinyallerini verdi bize.
Üstelik 4 numara olan Nusret’i, bir başka 4 numara olan Rijad’ı göndererek aldık.
Keşke kendi içimizden bedava Rijad’ı transfer edebilseydik!
TEK CÜMLE İLE OYUNCULARIMIZ
En Kritik: İsmail Cem Ulusoy
En Güçlü: Gordon
En Profesyonel: Okben Ulubay
En Mütevazi: Doğan Şenli
En Hırslı: Ege Arar / Gökhan Yazıcıoğlu
En Bizden: Creek
En Soğukkanlı: Can Uğur Öğüt
En Bahtsız: Brown
En Şanssız: Ali Can Güney
En Formsuz: Ogün Sevinç
ESKİ BORÇLARLA DA MÜCADELE EDİYOR
Bu şehre profesyonel anlamda basketbolu tekrardan kazandıran Ertuğrul Doğan’a önceki yazılarımızda teşekkür ettik.
Ancak Ertuğrul Doğan’ın basketbolun eski borçlarıyla da mücadele etmesini atlamamak gerekiyor.
Trabzonspor profesyonel anlamda basketbola “merhaba” deyince, bir anda alacaklılar da harekete geçtiler.
Sezon başı hatırlarsanız kulüp FIBA yasakları ve borçları ile anılır duruma gelmişti.
Futbolda 4 milyara yakın borçla uğraşan Ertuğrul Doğan, bir de basketbolun geçmiş borçları ile, yani Muharrem Usta dönemine ait borçlarla mücadele ediyor.
Eurochallenge’de final oynadığımız dönem dahil, neredeyse Usta döneminde alınan tüm oyunculara borcumuz var.
Usta sonrası Ağaoğlu döneminde basketbolun açılması için çok mücadele verdik ama başaramadık çünkü basketbol tablosu vahimdi.
Böyle bir tablo ortadayken hiçbir başkan ve yönetici basketbol adımını atmazdı, atmadı da zaten. Bırak adım atmayı, yanından bile geçmezdi.
Ama Ertuğrul Doğan’dan her zaman umudum vardı. Çünkü basketbolu konuşuyorduk ve her zaman açılması taraftarıydı. Hatta geçmiş yıllarda “Basketbolu yaparsa sadece Ertuğrul Doğan yapar” diye bir tweet mesajım vardır ve halen daha durur.
Ve Ertuğrul Doğan ilk fırsatını bulduğunda basketbol adımını atarak bu şehre farklı ve hak ettiği bir heyecanı tekrardan kazandırdı.
Yıllarını basketbola adamış bir insan olarak, bu şehrin çocuklarına ve ailelerine basketbolu kazandıran Ertuğrul Doğan’a bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ve eminim ki basketbolda gelen başarılar, futbolun yükünü de bir anlamda hafifleterek bu şehre nefes aldıracaktır.
Bunu da ileride yaşayarak göreceğiz.