Hatırlarım, çocuktum. Kına gece gibi etkinliklerde Hey onbeşli türküsü eşliğinde çifte telli oynanırdı. ‘Hey onbeşli onbeşli, onbeşliler geliyor kızların gözü yaşlı…’

Çocuk aklımla, ‘kızlar bu on beşlilere çok hayran’ gibi anlamlar yükleyerek oynayanları izlediğimi bilirim.

Gidiyom gidemiyom/ sevdiğim pek gönüllü/ koyup da gidemiyom…

Neşe ile yorumlanan türküye aynı tempo ve neşe ile eşlik edilirdi.

Meğer o tempolu, üzerine şıkır şıkır oynanan türkü, bir ağıtmış!

Üstelik, Çanakkale Savaşı’nda on beş yaşında savaşmaya giden gençlerin ardından yakılan ağıt!

252 bin kişinin şehit olduğu Çanakkale Savaşı!

Tokat’ın gencecik delikanlılarını anlatıyor,  Trabzon lisesinin gidip de dönemeyen talebeleri gibi…

Bir toplum kültürüne ne kadar uzak olabilir sorusuna; işte bu kadar denecek türden trajik bir örnek! 

Üzerine çifte telli oynanan türkünün hikayesini öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığımı unutamam.

Türküyü besteleyen; ‘Şair burada ne demek istiyor’ sorusuna hiç kafa yormamış besbelli!

Bu şekilde dinlediğimiz ne çok şarkı, türkü var Allah bilir.

Hikayelerinden bi haber!

Kıyamam, Bugün bayram, Magusa Limanı ve daha niceleri…

‘Karanlık gecelere ortak edemem seni, kıyamam, kıyamam sana’ bir aşk şarkısı değil mesela.

Genelevde çalışan bir kadının dünyaya getirdiği çocuğundan ayrılışını, onu bırakmak zorunda oluşunu anlatıyor!

‘Bugün bayram çabuk olun çocuklar, giyelim en güzel giysileri, üzmeyelim bugün annemizi.’

Bu şarkıda sıradan bir bayram hazırlığı yok. Hazırlık, ölen annenin mezar ziyareti için!..

Mihriban türküsü mesela.  Abdurrahim Karakoç’un şiiri.

Sevdiği kızı alamayan şair dizelere dökmüş içini. Evlendiği için ismini de değiştirmiş sevdiğinin. Mihriban demiş.

Unutmak kolay mı?” deme,/ Unutursun Mihribanım./Oğlun, kızın olsun hele,/Unutursun Mihrabanım.

Hastane önünde incir ağacı, o dönem ülkeyi kasıp kavuran, veremi anlatır.

Verem sebebiyle ölenlerden sadece birinin hikayesini…

Hekimoğlu türküsü ise feodal yapıyı ve bir sürü haksızlığı…

Sonu ölümle biten…

Tarihine hakim olmak, olayları ismen bilmek değil, onların edebiyata sanata yansımalarını da anlayabilmekten geçiyor sanırım.

Kültür sanat bu yüzden çok önemli!

Şehrimizde, kültür sanat adına kim ne yapıyorsa, selam olsun onlara…