Denizde kalp krizi geçiriyor adam! Yüzükoyun uzanıyor suya. Yüzdüğü yer derin değil. Kıyıdakilerin gözü önünde, Of sahilinde oluyor olay. Dalış yapıyor sanıyorlar. Öyle olmadığı anlaşılınca çoktan iş işten geçiyor! Ambulans, acil servis derken, altmış yedi yaşında hayatını kaybediyor!

Kalp krizi, gene can alıyor!

Bu kez denizin içinde…

‘Gene diyorum’ çünkü o kadar çok vaka var ki!..

Görünen o ki olmaya da devam edecek!

Bu durum, aşıyla, Pandemiyle, ilişkilendiriliyor!

Kabul edilmiş bir çaresizlikle üstelik!

Pandeminin  geride bırakılmış olmasının verdiği memnuniyet ve huzur da var esasında!

Ancak o da ne?

Bir başka bulaşıcı hastalık ağır ağır gündeme sokuluyor: Maymun çiçeği hastalığı!

Hastalık için doğrudan etkili bir ilaç yok!

İlaç yok ama aşı var!

Hem de koruma sağlayan üç farklı aşı!

‘Risk gurupları için bunlar şart’ türünden açıklamalar peş peşe geliyor!

***

Suçiçeğini biliyoruz, çoğumuzun kolunda aşılar da var.

Bu da nereden çıktı o halde?

Maymun ile çiçek bir araya nasıl geldi!

Kimin icadı bu?

Ne yani, tekrar başa mı dönüyoruz?

Tekrar, birbirimizden korkacak, kaçacak, izole mi olacağız!

Vehimlerimize, yenilerini mi ekleyeceğiz?

Toplu taşımada yine bir koltuk boş bırakarak seyahat edecek, maske mi takacağız?

Tam rahatlamışken, otobüsleri, minibüsleri tıklım tıklım doldurmuşken…

Elimizde telefon, bağıra çağıra konuşuyorken…

Yetmedi, hoparlörü açıp herkesi konuşmaya maruz bırakıyorken…

Hatta ve hatta canlı yayın açıp, etraftaki insanları o canlı yayına dahil etmişken…

Kendinden başka herkese manzaranın bir parçası, muamelesi ediyorken…

Her şey bir fıkra gibi yaşanıyorken…

Dijital görgüsüzlük her yeri sarmışken, nasıl mesafeli ve ölçülü durulacak?

Kendi sınırlarında nasıl kalınacak?

Hele de teklifsizce herkesin birbirine müdahale edebildiği Trabzon’da!

Aslında, tüm ülkede!

Sahi nasıl geldi, maymun ve çiçek bir araya?