Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu bir maç yazısı değildir. Adaletin tesis edilmediği bir mecrada futboldan, oyundan bahsetmek anlamsızdır. Bu yazı Türk adaletine olan kırgınlığımızın kelimelere dökülmüş halidir.

Ülkenin bekası için binlerce şehit vermiş Trabzon vilayetine, Trabzon insanına karşı Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un yürüttüğü sistemli dezenformasyon ve kirli propaganda artık dayanılmaz bir seviyeye ulaşmıştır. Tabiri caizse ne teröristliğimiz kaldı, ne de vatan hainliğimiz.

Darp edilen, tekmelenen, yumruklanan gençler cezaevi köşelerinde unutulmuşken, bu barbarlığa imza atanların kongre salonlarında gladyatör misali gezdirilerek alkışlatılması rakip camianın sağduyusuna olan inancımızı tüketmiş, vicdanı muhasebe yapacaklarına dair beklentimizi yerle bir etmiştir.

Tüm bu pespayeliğe rağmen, Trabzonspor camiası vakur duruşunu, çizgisini bozmayarak devletçi ve halkçı çizgisinden ödün vermemiş, rakibin halkı sokağa dökme, tarafları karşı karşıya getirme planlarına alet olmamıştır.

Fenerbahçe’nin camiasının olağanüstü genel kurulda Trabzon halkını terörist olarak gösterme çabası ve tüm kamuoyu önünde sergilenen bu iğrenç tiyatroya futbol ailesinin diğer paydaşları olan Anadolu kulüplerinin sessiz kalması da bizlerde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Adaletin tesis edilebileceği tek mecra olarak elimizde kalan Profesyonel Futbol Disiplin kurulu da tüm bu olumsuzlukları gölgede bırakacak vahim kararlara imza atarak zaten kırıntıları kalan federasyona ve kurullarına olan inancımızı tümüyle tüketmiştir. PFDK’nın  cezalarda adil bir dağılım yapmadığına, döner tekme atana ceza vermediğine, yerde savunmasız tutulan gence tekme atana ödül verdiğine şahit olduk.

Bununla da yetinmeyen federasyon bir üst kurulu olan tahkim kurulu  alelacele bir kararla 1 maç ceza alanların dahi bu müsabakada görev alabileceğini açıklaması tuzun koktuğuna delalettir sanırım. Bu garabet kararlar Türk futbolunu geri dönülmez bir yola sokmuştur.

Bu saatten sonra dayak atanın yanına kar kaldığı, dayak yiyenin yediğiyle kaldığı bir dönemin kapısı aralanmıştır.

TFF, güçlülere karşı zayıfların, zalimlere karşı mazlumların haklarını korumak için var olduğuna dair inancımız tümüyle sarsılmış, hatta yok olmuştur.

Toplumun her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu, demokrasi şölenine dönüşen bir seçim sürecini alnının akıyla geçtiği böyle bir dönemde, Trabzonspor’la oynamanın ateşle oynamak olduğunu rakibimize hatırlatmak, unutulanların köşede bırakılanların sesi olmak adına bu yazıyı kaleme aldım.

Son olarak Trezequet’in şık golünü, Bardhi’nin direkte patlayan Fenerbahçe müsabakasındaki golünün kopyası güzel vuruşunu, verilmeyen penaltıları konuşmak yerine son dönemeç geçilmeden, uzlaşı yolu kapatılmadan ötekileştirmeden ayrıştırmadan adaletin tesis edilmesi çağrımı yineleyerek yazıma son veriyorum.

Saygılarımla!