GDO'LU FUTBOLA HARMANDALI KARŞILAŞMASI

Akyazı Stadı'nda bu hafta ne horon ne de kolbastı vardı. Ezberleri bozup harmandalı oynadık. Müziğin ritmine uyum sağlayıp göğsümüzü kabarttık, elleri hafiften dikey şekilde havalandırıp Gaziantep'in gardını kırmaya çalıştık. Aheste aheste başladı bu ritmik uyum...

Yalan yok, bu zeybek havası da renk kattı Trabzon semalarına... Takımı maçın başlarında iki farklı öne geçince masal formatında uçan halıya oturup bulutların üzerinde "90 dakikada devri alem" yapmaya kalkışan 'Jules Erol'un rüyası 90 artı 8. dakikada bitti. Bartra'nın golü 'Demedim mi Erol, demedim mi sana, bu Trabzon yutar adamı' gazeliyle döküldü başından aşağıya. Rakip takım sahada "genetiğiyle oynanmış futbolu tercih edince Abdullah Avcı tüm parametrelerini çalıştırmak zorunda kaldı. 'On dönüm bostan yan gel yat Osman.' tekerlemesini ağızlarında sakız eden Gaziantep yattı da yattı. En ufak darbede can havliyle bağırıp serildiler Akyazı çimlerine. Kuzu yatağı sandılar mübarek toprakları. Halbuki 'Aslan yattığı yerden belli olur' diye biliyorduk bu atasözünü biz.

Abdullah Avcı için hiçbir maç kolay değil. Kuşkusuz şampiyon bir takıma karşı oynamak iki kat motivasyon ve enerji katıyor rakiplere... Her biri dopingli çıkıyor sanki sahaya. İşte gördük Antep'in çabasını. Ama Trabzonspor efor testine çok iyi hazırlanmış. Hafta arası Kızılyıldız karşısında aldığı galibiyetle Avrupa Ligi'nde moral depolayan Trabzonspor'un yorgun argın çıktığı Gaziantep maçında yüz dakika boyunca canhıraş mücadele vermesi takdire şayan bir şey. 35'lik Hamşik dağı taşı devirdi, Bakasetas sirtaki yaparcasına çanak çömlek patlattı, Trezeguet Nil Nehri'ni arşınlayıp uzandığı sahrada mal bulmuş mağribi kimliği kattı Gaziantep varoşlarına. Abdullah hoca her zamanki gibi stresliydi, nitekim bunu sahaya çıkardığı kadroyla afişe etti. Maxi Gomez gibi flaş bir transferi kulübede tutmak, rakip takıma hırs enjekte etmek oldu biraz. Geçen sezonun gol kralı Umut Bozok yakalandığı tükenmişlik sendromunu atlatabilmenin telaşında. Melankolik nöbetler geçiriyor, bu badireli durumdan çıkmak için harala gürele mücadele veriyor. Toparlanması için biraz daha zamana ihtiyacı var. Edgar Ie ile eküri olduğu zaman seyircinin hayranlıkla izlediği Vitor Hugo da bocalama döneminde... Marc Bartra gibi deneyimli bir stoperle uyum yakaladığında fabrika ayarlarına döneceği görüşündeyim. Larsen'e eleştirel gözle bakıyorum her defasında. İyi niyetli, soğukkanlı ama çok pasif... Dripling yok, nokta atışı orta yok, koşu mesafesi yetersiz, sürekli geriye dönük oynama derdinde... Geçen sezonki Puchacz'la aynı seviyede. Edin Visca, Bruno Peres, Dorukhan Tökgöz, Hüseyin Türkmen, Serkan Asan sakatlıkları nedeniyle şimdilik yokları oynayan futbolcular kervanında. Neyse ki milli maç fasılası oldu da toparlanma imkânı bulduk. Şimdi top Abdullah Avcı'da.

BÜYÜK DEĞİL, ÇOK BÜYÜK FUTBOLCU

Evet aklınıza ilk gelen isim. Sanki futbolcu olsun diye doğmuş. Böyle bir oyun görüşü, çevre kontrolü, saha hakimiyeti ve liderlik çok az futbolcu da var. Top ayağındayken takım arkadaşları tetikte, asla sırtını dönemez çünkü o her an sahadaki herhangi Trabzonsporlu oyuncuyu devreye sokabilir. Bir bakıyorsunuz topu kalecisinden almış, basit bir ver kaçla en ilerideki arkadaşının önüne bırakmış. Bir bakıyorsunuz aldığı topla dönmüş ve en uzaktaki arkadaşına pas atmış. Top ayağına geldiğinde o tercihini çoktan yapmış oluyor, çevre kontrolü çok üst düzeyde. O sahadayken hiçbir oyuncu ciddiyetsiz davran-a-mıyor ve disiplinsizlik yap-a-mıyor. Hani derler ya “Dosta güven, düşmana korku verir” hah işte tam da öyle bir futbolcu. Tüm bunları 35 yaşındayken yapıyor olması da çabası varsa sorun yok. Maşallah, nazar değmesin. Evet, evet o, aklınıza ilk gelen isim…Büyük değil çok büyük futbolcu Marek Hamşk.

GÖNÜLDEN TEŞEKKÜRLER TREZEGUET

Sezon başında Aston Villa’dan büyük umutlarla transfer edilen Mısırlı oyuncu Trezeguet’in Gaziantepspor karşısında ortaya koyduğu futbol, attığı gol ve yaptırdığı penaltı ile Trabzonspor’un galip gelmesinde büyük payı oldu. Geldiğinden beri gerçek performansını ortaya koyamadığı için taraftarlarda hayal kırıklığı yaratan Trezeguet’i her maçtan sonra eleştiri yağmuruna tutmuştum ama durumunun farkında olup üstün gayret sarf eden Gaziantepspor maçında beni hayal kırıklığına uğratmadı. Çok güzel oynayan Mısır’lı futbolcu bu kez övgüyü hak etti. Teşekkürler Trezeguet, böyle oynamaya devam et. Trabzonspor’a kazandıracak çok maçların var.

EROL BULUT GİBİ KURAL BİLMEYEN HOCALARIN DİPLOMALARI ASKIYA ALINMALI

Türk futbolu kimlerin eline kalmış... Yüksek mevkilerde birilerini bulan, büyük takımlarda futbol oynadıktan sonra antrenörlüğe soyunan, torpille bir takımın başına geçen ve üç maç sonra kovulan, tekrar arkasındaki güçlülerin desteği ile başka bir takımda antrenörlüğe başlayan, konuşmayı, konuşma üslubunu bilmeyen ve futbol oyun kurallarına hakim olmayan kişiler milyon euroluk takımları temsil ediyor. Türk futbolu yarım asırdan çoktur bunun faturasını ödüyor… Bu tarz donanımsız teknik adamlara sebep Trabzonspor hariç büyük bütçeli takımların başında hep yabancı teknik adamlar bulunuyor. Erol Bulut’ta böyle bir teknik adam. Ne diyor Gaziantepspor teknik direktörü; “Hakem kuralları bilmiyor, dünyanın hiçbir yerinde vücuttan seken topa penaltı çalınmıyor, bu stadyum hariç” ... İşte bu tarz (boş konuşan) teknik direktörler Türk futbolunda boşta kalmıyorlar... Kuralları bilmeden konuşur, camiaları ve taraftarların gerilmesini sağlayarak teknik adam olarak yaptıkları fahiş hataları örtbas etmeye çalışırlar. Yer mi? Tabi ki yemez. Antep’te bu gibi çalım denemeleri işe yarayabilir ama bizler bunu yemeyiz. 2-0 öndesin ve oyuncuları yanına çağırıp taktik veriyorsun, sonrasında maç 2-2’ye geliyor, bundan sonra da oyuncuların yerden kalkmıyorlar.. Sen herhangi bir futbol ülkesinde olsan seni o deplasmandan köyüne geri gönderirler… Biliyoruz Trabzonspor’a karşı anlamsız bir kinin var, merak ettiğimiz memleketimin takımına bu kadar kinlenecek ve her türlü çirkefliği yapabilecek kapasiten ne oluyor Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş maçlarında devre dışı kalıyor, yoksa yemiyor mu by direktör?? Türk futbolunda uzun yıllar FIFA kokartlı hakemlik yapan Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu (her ikisini de sevmem) Trabzonspor’un çok maçlarında canını yakmışlardır. Bunlar pozisyona bal gibi penaltı derken, Gomez’e faulü yapan senin 5 numaralı oyuncunun pozisyonunu görmezden gelip hakem Mete Kalkavan için “kuralları bilmiyor” diyen Bulut, maçı hangi gözlükle izledi. Bizce sen işi bilmiyorsun, Erol Bulut gibiler Türkiye’de futboldan ekmek yiyorlar. Hal böyleyken ilerleyen dönemde milli takımlarda görev alırsa şaşırmayız… Yazık hem de çok yazık.

ADALET YERİNİ BULDU

Geçen haftaki oynadığımız Avrupa maçında Hamşik ve Siopis ilk 11"de başlamasaydı yenemezdik. Çünkü Hamşik uçarak mükemmel kafa vuruşu gol oldu. Ardından Kızılyıldız takımı kırmızı kart gördüler ve on kişi kaldı. Sonra Trezeguet'in golüyle birlikte durumu 2-0 yaptık. Son dakikalara doğru gol yedik. Abdullah hocamızın dediği gibi oyunun son bölümüne kadar oynadığımız futboldan memnundum. Gaziantepspor maçında ilk iki golü çok erken yedik. Yenilen gollerin ardından Trezeguet'in mükemmel golüyle farkı bire indirdik. İlk yarı bitmeden penaltı kazandık. Ve beraberliği yakaladık. İki takım da çok pozisyona girdi. Bence maçın adamları Marek Hamşik ile Trezeguet ve tabii ki son golü atan Marc Bartra olmalı. İkinci yarı başladı karşılıklı pozisyonlar oldu. Ve 90+8 de Marc Bartra son golü atıyor ve maç 2-0’dan 3-2 bitiyor. Oynadığı futbol ile geri dönen Trabzonspor maça imzayı attı ve adalet yerini buldu. Marek Hamşik ve Siopis ilk onbirin değişmez oyuncuları bence. Çünkü bu ikili çok iyi anlaşıyor. Mesela eskiden al geri dön şimdi o yok. Bu ikili ilk onbirde başladığından beri iki maçta da galibiyet aldık.(EFE KAAN ÖZTÜRK)

BİR EYLÜL AKŞAMI YOLUMUZ SİMBA VE BÜYÜKOBA YAYLALARINA DÜŞTÜ

Eylül ayı... Bana göre ayların en güzeli. Berraklığın, duruluğun, hüznün ve iyi ki varların sembolü. Trabzon’da bir başkadır Eylül ayı. Ormanlarda yaprakların binbir rengi. İnsanın başını döndürür tabiat ananın renk cümbüşü. İşte böyle duygular içerisinde sıcak bir Eylül akşamı serinlemek için soluğu Akçaabat’ın Simba ve Büyükoba Yaylalarında aldık.

Gerçekten pırıl pırıl bir Eylül akşamında gökyüzündeki yıldızların güzelliğini seyretmek ve meltem rüzgarın esmesi insana doyumsuz bir haz veriyor. Büyükoba yaylasında İş insanı Osman Karpuz’un evine misafir olduk. İş insanları Serdar Öztürk ve Mustafa Kurıcı gazeteci arkadaşım Muhammed Öztürk ile birlikte Gosi diye tabir edilen sobanın başında ısınırken; çaylarımızı yudumladık. Gecenin geç saatlerine kadar doyumsuz sohbet ettik. Sonrası gün sabahın ilk ışıkları ile birlikte muhteşem doğada yürüyüşümüzü yaptık, more yedik. Daha sonra Şoför Ali olarak da bilinen ve uzun yıllardan beri Fransa’da müteahhitlik yapan Ali Öztürk’ün evine misafir olduk. Ali abinin eşi Asiye yengenin hazırladığı enfes kahvaltı ile güne güzel bir başlangıç yaptık.

Özellikle Asiye yengenin yaptığı kuymak gerçekten tarifi imkânsız bir lezzetti. Misafirperverliklerinden ötürü Ali ve Asiye Öztürk çiftine teşekkür ediyorum. Simba ve Büyükoba yaylaları gerçekten doğa harikası. DSİ tarafından burada yaptırılan göletin tamamlanması ile bu yaylalar adeta turizm cenneti olacak. Ama yaylaya çıkan yollar gerçekten buraya yakışmıyor. Yaylada sohbet ettiğimiz vatandaşlar Büyükşehir Belediyesi ile Akçaabat Belediyesi’nin yollarının yapımı için verilen sözlerin tutulmamasın dan şikayetçi olsalar da bir nebze de olsa yollarının yapılacağı umutlarını sürdürüyorlar. Trabzon’un doğu tarafında kalan yayla yollarına yapılan yeni asfaltların Simba ve Büyükoba yaylalarına yapılmasını dört gözle burada yaşayan vatandaşları bekliyor.

MURAT SANCAK (ADANADEMİRSPOR BAŞKANI)

Şimdi diyeceksiniz ki Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak’ı yazmak da nerden çıktı? Sayın başkanla dostluğumuz kendisi hakkında yazdığım bir yazı üzerine başladı. Gazetemizin bana ait köşesinde kendisiyle alakalı tatlı bir eleştiri yapmıştım, sayın başkan numaramı nereden bulduysa beni aradı ve yarım saat sohbet ettik ve o sohbetten sonra başkan Sancak ile dost olduk, kendisi bizlere Adana Demirspor forması giyen dünyaca ünlü İtalyan futbolcu asi Baratolli’nin imzalı dört adet formasını göndermişti. Geçen seneki maçımızda ufak tefek sıkıntılar yaşansa da biz Trabzonlular olarak Adana Demirspor’a geçmişten beri sevgimiz, sempatimiz ve saygımız vardır. Sayın Murat Sancak başkanlığındaki Adana Demirspor yıllar sonra 2.Lig Play-Off grubundan Süper Lige çıktı. İki yıldan beri de Süper Lig’de istikrarlı bir şekilde yoluna devam eden, 7.hafta itibarıyla da ligin lideri olan Akdeniz’in temsilcisi, işçilerin takımı Adana Demirspor’un acı tatlı her anında yanında olmuş biri. Beraber ağlayıp beraber gülmüş, koca şehrin yükünü tek başına sırtlamış yine de "Yoruldum, artık yokum!" dememiş. O, Adana Demirspor’u Süper Lig'e çıkarıp Mavi-Lacivertli taraftarlara büyük sevinç yaşatmış. Türk futbolunun Murat Sancak gibi başarılı başkanlara her zaman ihtiyacı var. Yolun açık olsun sayın başkan.