Aynı senaryo sahnede… Emek hırsızlığı sınır tanımıyor…

Trabzonspor’un her sene Fenerbahçe ile mücadele etmesi kimi veya kimleri rahatsız ediyor?

Oynadığımız karşılaşmalar örnek niteliğinde.

Kural hatası, atılan bariz golün ‘babası’ bizim maça denk gelir...

Hakem hatasının en ‘rezil’ türü bizim maçlara denk gelir...

Alınan emniyet önlemleri bizim maça denk gelir...

Hiçbir şehirde beş bin polis bulunmazken Trabzon şehrinde çevre illerden her sene Fenerbahçe ile oynanan maçlarda destek istenir..

Akyazı stadının her iki kale arkasında yer alan reklam panolarının arkasına demir bariyerler konması, ne Fenerbahçe, ne Galatasaray, ne de Beşiktaş statlarına konulmazken, Akyazı stadının her iki kale arkasında demir bariyerler konması bizim maça denk gelir.

Bu kaçıncı?

Bu nasıl bir kindir böyle?

Buna dur diyen biri ya da birileri çıkmayacak mı?

Her sezon üst üste aynı senaryoyu sahneye koyabilme ve uygulayabilme cesaretini kimden bulabiliyorlar?

Nerede bu şehrin bakanları, milletvekilleri, bürokratları, sivil toplum kuruluşları, belediye başkanları...

Neredesiniz? Neden sesiniz çıkmıyor?

Neden tepkinizi koymuyorsunuz?

Ama Trabzonspor’un Avrupa Kupası maçları oldu mu veya önemli bir maçı oldu mu uçağın en önünde yerlerinizi alıp boy, boy resimler çektirip sosyal medyada yayınlamasını biliyorsunuz!

Çıkartın kafalarınızı kumdan!

Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan her maç sonrası yapılan haksızlıklar karşısında susmuyor, gözünü karartarak aslanlar gibi sesini gür bir şekilde yükseltiyor.

İşte, Başkan Doğan bu duruşundan ve gür çıkan sesinden dolayı taraftardan taktir görüyor.

Hiç değilse Başkanı bu konuda yalnız bırakmayın.

Bu takım, bu şehir bu kadar mı sahipsiz?

Neden bizim maçlardaki başrol daima kalbi kara, fikri kara, gömleği kara vicdansızlara düşüyor?

Kirli eller; ligin başından beri, aynı senaryoyu Fenerbahçe maçında da sahneye koyup, emellerine ulaştılar.

Şehir, ilçe, köy ya da içerde ve dışarıda; havada ve karada fark etmiyor. Senaryo aynı, aktörler farklı!

Aksi halde, PFDK da, TFF de bu şehrin ve insanının nazarında yok hükmündedir.

Buna dur diyen çıkmayacak mı?

DOĞAN YALNIZ KALMAMALI

Bu sezon ilk maçtan başlayarak Trabzonspor aleyhine yapılan tarihi hakem hatalarının Fenerbahçe maçıyla devam ettiğine şahit olduk... Bir devrim yapılmadan Türk futbolu bir karış ileriye gidemez… Futbol adamları tutarsız açıklamalarıyla bu düzene çanak tutuyorlar. Örneğin çok kısa bir zaman önce G.Saray, Beşiktaş ve Anadolu takımları hakem atamalarından ve maçlardaki kötü yönetimlerinden rahatsızlar fakat Türk hakemlerinden memnun olduklarını söylüyorlar… İşte bu tutarsız açıklamalar bugün belki bazı takımlara avantaj sağlıyor ama geneline baktığımız zaman Türk futbolunu uçuruma sürüklüyorlar. Trabzonspor Başkanı, Fenerbahçe maçından sonra gözünü karartarak en ağır hakareti yaptı.. Bu konuda ceza alacak orası kesin ama Trabzonsporluyum diyen herkes başkan Doğan’ın yanında durmalı, ona bu konuda destek vermeli. Özellikle de oldukça yoğun ve art niyetli olduğunu düşündüğümüz hakem hataları ile hakkı alenen gasp edilirken camianın birlik olup Trabzonspor’un ve Başkan Doğan’ın yanında olması şarttır. Liverpool takımının sloganı olmuş şarkının ilk dörtlüğünde olduğu gibi…..

Fırtınada yürü Başın dik ve korkmadan yürü
Yağmurlar savururken bile
Gökyüzünde bir umut var.

Rüzgarlar esmeye devam etsin, ama sakın pes etme.

Ve asla, asla yalnız yürümeyeceksin.
Asla yalnız yürümeyeceksin.
Yürümeye devam et, yürümeye devam et,
Başkan Doğan çıktığın bu yolda asla yalnız yürümeyeceksin.

YABANCI HAKEMDE ISRAR EDİLMELİ

Trabzonspor evindeki oynadığı derbi mücadelesini hakem kararları ile kaybetti. Stat atmosferi, koreografiler, stadı tamamen dolduran seyirci… Her şey muhteşemdi… Trabzonspor golü erken attı fakat çaylak hakem Oğuzhan Çakır efendi top daha havadayken (Okay’ın kafa vuruşu Fenerbahçe kalesinde gol olacağını anlayınca) düdük çaldı, bariz golü iptal etti. Trabzonspor’un bütün oyun düzeni ters düz oldu. MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu başkanlığındaki hakem kurulu bu hakemlerin şaibeli olanlarının ipini çekmişti. Üst klasmana aldıkları hakemlerin birçoğunun ne Süper Lig, ne de derbi yönetecek tecrübeleri yok. Bunlardan biri de 24 yaşında tetikçi gibi sahada dolaşan Oğuzhan Çakır.

Artık bıçak kemiğe dayandı…!!!

Trabzonspor yönetimi yabancı hakem konusunda ısrarcı olmalı. Federasyon Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, Galatasaray-Beşiktaş maçında kötü bir yönetim sergileyen Arda Kardeşler’in daha maç alamayacağını söylemişti.

Acaba, Trabzonspor-Fenerbahçe maçında her pozisyonda hata üstüne hata yapan, takdir haklarını Fenerbahçe’den yana kullanan, korkudan çirkef Abramat’ı ve Teknik Direktör Mourinho’yu dışarı atamayan Oğuzhan Çakır konusunda ne yapacak..?? Bakalım federasyon bu işten alnının akı ile mi çıkacak, yoksa örtbas edip eline yüzüne mi bulaştıracak...??

ADAMLIK FARKLI BİR DURUMDUR

Mim bıyık Kemal Bey ne güzel ve doğru söylemişti. Ne demişti rahmetli??; “Utanmaz yüz, tükenmez söz” dür… Fenerbahçe’nin hocasında utanacak yüz yok ki. Adam şımarık, ekmeğini yediği ülkenin ligi için "Avrupa'da Türkiye ligi bilinmiyor" diyor. Bununla da kalmıyor bir hafta içerisinde neler yapmadık..?? Trabzonspor maçında 90 dakika palyaçoluk yaptı. Sahada futbolcularına dönerek eliyle olta atar gibi yapıp güya hamsi yakalayıp çekiyor... Tam da Fenerbahçe’ye yakışır hoca… Her pozisyonda kendisine ayrılan çizgiyi ihlal etti. Maç sonu Enis Destan’a İngilizce küfür etti. Maçın bitiş düğünden sonra protokol ve şeref tribününe karşı yumruk şov yaptı. Sen dünyanın en iyi hocası olabilirsin, Avrupa kupaları kazanabilirsin veya büyük takımları çalıştırabilirsin ama adam olmak başka bir şey ve görüyorum ki adam olamamış.

Adam olmadıktan sonrada senin bu başarıların bizlerin gözünde toz zerresi kadardır.. Şimdi Federasyonun Disiplin Kurulu ve Tahkim kurullarında bulunan boyunları kalın takım elbisenin içine giren boyunlarına kravat takan bu zatı muhterem çok bilmiş efendiler Fener’in Portekizli şımarık çocuğuna ne gibi ceza vereceksiniz..?? Ben söyleyeyim; Ceza veremeyeceksiniz, yapacağınız şey onun arkasını sıvazlamak ve ödüllendirmek olacaktır. Türk futbolu kendi değerini kendisi belirler. Basacaksın bu şarlatana 5 maç ceza, hangi ülkede, hangi ligde çalıştığını anlayacak.. Ama nerdeee…???

FUTBOLUN MAZLUMLARI

Futbolun mazlumları diye başladık, çünkü futbolun özellikle,1980’den sonra, büyük bir ENDÜSTRİ olması yapılan bütün pisliklerin onların üzerinden örtbas edilmesi gayreti sebebiyledir. Şöyle ki; Bütün paydaşlarının katılımı, reklam ve Sponsorluk gelirleri baz alındığında, asgari 5 Milyar dolarlık bir Sektör. Bu sektörün en büyük aktörleri ise 100 yıldır Bu spor adına Uluslararası arenada (Bir UEFA KUPASI var) hiç bir başarı yakalayamamış sembolleri, kanarya, kartal ve Aslan olan İstanbul’un üç sözde spor kulübüdür. Önceleri yazılı, sonra yazılı basına ilaveten görsel basını da arkalarına almanın önceliği ile sektörden büyük payı alma derdine düşmüşlerdir. Futbol uluslararası standartlarda çim bir sahada iki takım halinde oynanan ve Arapçadan dilimize giren ve Allah’ın Esma-ül hüsnasında geçen hakem yani Mutlak Adaletli ve HAKKIYLA karar verici Anlamlarını taşıyan bir orta (Asıl) iki de yan hakem tarafından yönetilir. Ben kendimi bildim bileli bu hakem sıfatını taşıyan hiç bir kimsenin taşıdığı isme müstear olduğuna şahit olmadım.

Neden mi?

Nedeni gayet basit, üç kulüp dışındaki bütün kulüpler güçsüzdür. Yöneticileri ise bu üç kulübün sempatizanı veya taraftarıdır. Bir nevi onların uydusu konumundadırlar. Burada tek istisna Trabzonspor’dur. Futbol endüstrisinden fazla pay almak saha sonuçları ile olur, sahadaki sonucu doğal olarak HAKEM kararları belirler. Bu şu demektir, MOURİNHO’nun dediği “SİSTEM” vardır. Lakin demediği veya diyemediği sistemin ÜÇ BAŞROL oyuncusundan birinin Fenerbahçe olduğudur. Bu sistemin değişmesi gayet basittir. Devlet yayıncı kuruluş bahanelerinden futbolu kurtaracak, TV Spor programlarına düzenleme getirecek.

Neden mi?

Spor programları Bu “ÜÇKÂĞITÇI” ların REKLAM kuşağı gibi. Maçları gerekirse devlet kanalları yayınlayacak ve gelirleri TÜM TAKIMLARA eşit dağıtacak. En önemlisi HAKEM seminerlerinde ,”HAKEM’’ ne anlam taşır.. Adaylara Ö-Ğ-R-E-T-İ-L-E-C-E-K.. (Konuk Yazar: Yaver ŞAHİN)

BU SADECE BİR FUTBOL MAÇI

Ariana Holding ve 1954 Kelkit Belediyespor Onursal Başkanı Dr.Murat Akın, kardeşi Adem Akın ile birlikte 40 yıl aradan sonra Trabzonspor-Fenerbahçe maçını izlemek için iş insanı Yakup Hancı’nın davetlisi olarak Trabzon’a geldi. Dr.Murat Akın, statta alınan güvenlik önlemlerinin boyutları karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Futbolun dostluk ve heyecanla buluştuğu, insanların coşkuyla bir araya geldiği bir ortamda 4500 polisin görevlendirilmesi ve alınan yoğun güvenlik tedbirleri sadece stadyumdaki izleyicilerin değil, tüm Türkiye’nin dikkatini çektiğini belirtti.

Dr. Murat Akın, yıllar sonra tekrar stadyumda olmanın mutluluğunu yaşarken stadyum çevresindeki güvenlik ablukası ve polis sayısının olağanüstü seviyelere çıkarılması karşısında kendisini adeta bir güvenlik kuşağının içinde bulduğunu, daha önceki Trabzonspor-Fenerbahçe maçlarında böylesi bir önlem alınmamışken neden bu kadar abartılı tedbirler alındığı herkesin aklında bir soru işareti oluşturduğunu söyledi.

Akın, futbol maçını izlemeye gelen binlerce taraftar gibi, sahada yaşanacak rekabeti ve maçın heyecanını paylaşmak isterken, bu yoğun güvenlik önlemlerinin maçın atmosferini değiştirdiğine şahit olduğunu, geçmişte iki camia arasında çok daha gergin dönemlerin yaşandığı ve o dönemlerde bile bu çapta güvenlik önlemleri alınmadığını hatırlatarak şu anki tedbirlerin gerekliliğini sorgulamadan edemedi.

Ona göre, bu denli bir güvenlik yoğunluğu futbol ruhuna aykırıydı. İnsanları bir araya getiren, onları günlük hayatın stresinden uzaklaştırarak birleştiren futbol, güvenlik güçlerinin gölgesinde kalmıştı. Dr. Murat Akın, alınan bu önlemleri gereksiz bulduğunu belirterek, güvenliğin sağlanması adına elbette tedbirlerin alınmasının anlaşılabilir olduğunu ancak bu kadar yoğun bir güvenlik kuşağının maçın keyfini gölgede bıraktığını dile getirdi. Kendisinin ve binlerce futbolseverin dileği, gelecekte bu tarz aşırı güvenlik önlemlerine gerek duyulmadan, futbolun özündeki dostluk ve rekabet duygusunun yeniden ön planda olduğu bir atmosferde maçların oynanmasıdır.