Yarın akşam Peygamberimizin dünyamızı şereflendirdiği zaman dilimidir. Elhamdülillahi ala külli hal.

Peygamberimiz gerek Peygamberliğinden önce ve gerekse Peygamberliğinden sonra her daim hakkın yanında yer almıştır. Peygamberliğinden önce yirmi yaşlarında amcası Zübeyr başkanlığında kurulan hılful fudul(Erdemliler birliği) derneğinin çatısı altında yıllarca Mekke'de haksızlığa maruz kalmış kişilerin haklarını alıp hak sahiplerine iade etmişlerdir. Peygamberimiz bu dernek çatısı altında çalışmaları o kadar sevmiş ki Peygamberlik geldikten sonra da eğer bana böyle bir dernekte yine çalışma teklif etseler ben yine bu çalışmalara katılırım demişlerdir.

Peygamberliği geldikten sonra garip gurebanın haklarını savunmuşlardır.Mekkeliler nezdinde hiçbir hakları olmayan insanlar Peygamberimiz vasıtasıyla hak arama çalışmalarına katılmışlar ve pastada kendilerininde hakları var olduğunu ilan etmişlerdir. Bundan dolayı Peygamberimiz Mekke'de kabul görmemiştir. Mekkeli zenginler Perygamberimize gelerek yanından fakirleri uzaklaştırırsan seninli konuşuruz demişlerdir. Peygamberimiz bu isteklerine kesinlikle olumlu cevap vermemiş ve kim dünya ve ahiret mutluluğunu istiyorsa ister fakir ister zengin onunla oturup konuşacağını söylemiştir.Aslına bakarsanız Peygamberimizin davası garip gurebanın var olması için verilmiş bir mücadeledir.

Peygamberimiz isteseydi Mekkeli putperest Mekkelilerin isteklerine tabi olsaydı Mekke'nin en zengini olurdu.  Çünkü Mekkeliler eğer fakirlerle oturup kalmazsan seni Mekke'nin en zengini yaparız demişlerdir.Peygamberimiz bu isteklerine karşı durmuş ve davasının bir iman davası olduğunu ve imanın kime nasip olacağının bilinemeyeceğini bundan dolayı fakirlere sırtını dönmeyeceğini açıklamıştır. Zaten Peygamberimiz birgün zenginlerle sohbet ederken kör  Ümmi Mektum ( R.Anh) arınmak için yanına geldiğinde Peygamberimiz bir miktar sıkıntı duymuş ama sonuçta bu yanlış hareketinden dolayı Peygamberimiz Allah tarafından uyarılarak yaptığının yanlış olduğu hatırlatılmış ve doğru olanın arınmak isteyen kim varsa onunla ilgilenmesi lazım geldiği kendisine hatırlatılmıştır.

Bakınız İslam davası görebildiğim kadarıyla daha çok fakirler tarafından sahiplenmiştir.Şöyleki İslamın zenginler tarafından sahiplenilmesi nefislere zor geldiğinden dolayı kolay olmamaktadır. Doğrudur Peygamberimiz zamanında Hz. Ebubekirler Osmanlar Ömerler(R. Anhüm.) zenginlerdi ama İslam zenginliği bu günkü gibi algılamadığından mallarını Allah yolunda harcamışlardır. Yada şöyle bir örnek vereyim Peygamberimiz zengin bir insan olduğu halde ölürken miras bırakmaması İslamın zenginliğe bakışı bugünkü gibi sadece mal mülk biriktirme olarak algılamamışlar bu durumda zenginlere zor geldiğinden İslama girmeleri zor olmaktadır.

Peygamberimiz Medine'de de fakir fukaranın mücadelesini vermiş ve arkadaşlarının fakirliği yenmeleri için ticaretle uğraşmalarını tavsiye etmiştir. Konu hakkında şöyle buyurmuşlardır " Rızkın onda dokuzu ticarettedir " diye buyurarak arkadaşlarını ticaret yapmaya teşvik etmiş ve fakirliğin kader olmadığını çalışarak eğer nasipte de varsa kişinin zengin olunabileceğini açıklamıştır. Burada esas olan zenginlik güzeldir fakat yeterince olanın haricinde geri kalan malın mülkün Allah yolunda dağıtılması lazım gelmektedir.

Buraya gelmişken şunu da yazmam gerekir İslam zenginliğe kötü gözle bakmaz. Burada esas olan fazlalığın Allah yolunda dağıtılmasıdır. Eğer malın mülkün helal ise  ve zekatı sadakaları verilirse kişi mal mülk biriktirebilir. Bu biriktirdikleri ayette kötülenmiş olan kenz( hazine) değildir.

Peygamberimiz konu hakkında şöyle buyurmaktadır" Bir kişi mahşerde kazandığını nereden kazandı nereye harcadığının hesabını vermedikçe bir adım bir yere atamaz."

Peygamberimiz garip gurebanın mücadelesini vermiştir...