Bu zühd ü riyâ başına halkın ne belâdır Mahrûm eder erbâbını zevk ı dü-cihânın Nâbî (Bu gösteriş ve zahitlik halkın başına nasıl bir beladır, o kişileri iki cihanın –dünya ve ahiretin- zevkinden mahrum etmektedir)
Hasankale ilçesi kaplıcalarında iri yarı, ensesi kalın bir adam Allah diyerek naralar atıp havuza atlamakta, böyle yaparken de çevreyi huzursuz etmektedir. Bu durumundan rahatsız olan sıska bir adam, Allah deyip suya atlamaya hazırlanan iri yarı adamın ensesine okkalı bir tokat indirir.
Sinirle geri dönen adam, niye vurdun? diye çıkışır:
Zayıf adam: sen niye bağırıyorsun? der.
Şişman adam ben Allah aşkından bağırıyorum, deyince:
Sıska adam, bana bak, ben Erzurum’da aşüfte bir kadına âşık oldum, o kadının peşinden senelerce koştum, evliydim bu kadın yüzünden eşimi, evimi, çocuklarımı; Erzurum Kavaflar Çarşısı’nda bir dükkânım vardı orayı kaybettim. Yetmedi işimi, çevremi, onurumu, dahası o kadın yüzünden sağlığımı kaybettim, bir deri bir kemik kaldım, ben ki bir o… yüzünden eriyip aktığım hâlde bağırmıyorum da sen bu kalın ensen ile utanmadan niye Allah diye bağırıyor, Allah’ı yalancı aşkına alet ediyorsun, der.
Son zamanlarda özellikle sosyal medya aracılığı ile eline hesap makinesi alarak şu duayı okuyana yüz bin kat; şunun yayılmasına sebep olanlara iki yüz bin kat sevap ihsanını içeren paylaşımlar, ensesi kalınların sosyal medya üzerinden kendilerini göstermektedirler.
İnsanların hurafe ve efsane üretmeye meyyal yapısının olması, her şeyi abartması, ona yeni anlamlar yüklemesi bireylerin eylemlerini matematiksel verilerle ifade etmelerinin, ruh hâllerini görselleştirmenin önünü açtı. İbadetin ruhu toplumsal pratik şekillere dönüşünce tespihin taneleri arttı, içeriğin anlamsal boyutu ise kayboldu.
Mananın ruhu, metodolojik şekilsel boyutların içinde yeni kalıplara dönüşürken, huşu içindeki duruş, görsel, ölçülebilir ve dahası şişirilmiş rakamlara kurban edilmeye başlandı.
Sayısal veriler ortamında içeriğini kaybeden ibadet, birilerinin ensesinde yağa; birilerinde sosyal medya aracı ile reklam malzemesine dönüşerek kendini ihlas olarak üstün görenlerin yaşam tarzına alet olmaya başladı.
Davranışçı bir yaklaşımla ibadet etme, tahkiki imanı taklidi imana çevirmiş, bu durum kişilerin eylemlerinin anlamsal boyutunu kaybetmelerine neden olmuştur. Tahkiki imanın gelişmesi için insanların daha çok okumaya, düşünmeye, tefekkür yapmaya ihtiyaçları vardır. İbadetin hızlı, sayılabilir olması aradaki samimiyet duygusunu kaldırabileceği gibi insanların Allah ile üstü kapalı pazarlık yapmasının önünü açmıştır. İbadetin ruhu ihlastır. İhlas ile yapılamayan ibadet riyadan başka bir şey değildir.
İbadetin Allaha yaklaştıran ve niyete dayanan kurbiyet boyutu yok oldu. İhlası aradan çıkaran, olur olmaz yerde naraya dönüşen, hesap makinası ile sayılan ibadet, pazarda ticareti yapılan metaya dönüştürüldü.
Bağdatlı Ruhî’nin Sizden kim ırağ oldı ise Hakka’a yakındır/ Zira dalalet yoludur tuttuğunuz yol, dediği gibi bu tip insanlardan uzak durmak en doğru yol olmaktadır.