Futbol günümüzün en çok rağbet gören spor dalıdır. Millet olarak futbolla yatıp kalkıyoruz. Küçüğümüz büyüğümüz futbolu seviyor. Belki bu bize bir dayatma olarak sunuldu. Gençlik stadyumlarda efkâr dağıtmaya, dertlerinden kurtulmaya, hayatına renk katmaya başladı. Televizyonlar, radyolar, gazeteler futbola gereğinden çok yer ayırdı. Bütün bu etkenler futbolu hayatımızın bir parçası haline getirdi. Fakat zamanla bizler de futbolu sever olduk.

Hemen herkesin bir takımı var artık. Her birimiz bir renge sevdalıyız. Trabzonluların sevdalı oldukları renkler bordo-mavidir. Şehrin hâkim rengi haline dönüşen bordo-mavi, elbiselerden apartman renklerine kadar hayatın her yanına aksetmiştir.

           

Futbol sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, gelişmiş Avrupa ülkelerinde de (İngiltere, İtalya, Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika… vb.) basit bir seyir zevki olmaktan çıkmış, tabir caizse bir endüstri haline dönüşmüştür. Bu sektörden ekmek yiyenlerin sayısı hiç de az değildir. Günümüzde futbol piyasasında milyar dolarlar dönüyor. Futbol bahisleri ve buna dayalı şans oyunları da apayrı bir yer tutuyor günümüz insanının hayatında. Demek ki futbol eskisi gibi basite alınacak bir uğraş değildir. İyidir, kötüdür; o ayrı bir tartışma konusudur. Bizler mevcut duruma dayalı tespitlerde bulunuyoruz sadece.

           

Türkiye’de futbol deyince akla üç büyük İstanbul kulübü(Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş) gelmektedir. Zira bu futbol takımları hem elde ettikleri şampiyonluklar ve kupalar bakımından, hem de tarihleri bakımından diğer kulüplerden üstün durumdadırlar. Bu üç büyük kulüpteki para akışı, bütçe miktarları Anadolu takımlarıyla kıyaslanamayacak kadar büyüktür. İstanbul gibi büyük bir şehir, bu ağır yükün altından kalkabilmektedir. Bu üç büyüklerin görkemli saltanatını yıkan, ‘dördüncü büyük benim’ diyen futbol takımı ise 1967 yılında kurulan ve bu günlerde 57. kuruluş yıldönümünü kutlayan Trabzonspor’dur.

           

Trabzonspor futbolda Anadolu ihtilalini gerçekleştiren, üç büyüklere boyun eğmeyen, İstanbul hegemonyasını yıkan tek kulüp olma özelliğini taşımaktadır. Keşke Trabzonspor gibi birkaç kulüp daha olsa da ligimiz renklense. Günümüzde her yıl şampiyon olacak takım neredeyse üçte bir ihtimalle belli… Ya Fenerbahçe ya Galatasaray ya da Beşiktaş şampiyon olacak.  Ne yazık ki diğer kulüpler bu üç takımın payandası olmaktadır.

           

Futbolun asi çocuğu Trabzonspor’umuz en son 2021-2022 sezonunda şampiyon olarak 38 yıllık şampiyonluk hasretini bitirdi. Gerçi 2010-2011 sezonunda Trabzonspor'un şampiyonluğu şikeciler tarafından elinden alındı. Şikeciler o gün bugün şampiyon olamıyor.  

Altyapısından aldığı güçle kısa zamanda efsanevi başarılar gösteren, üç yıl peş peşe şampiyon olan Trabzonspor'un, artık İstanbul’un üç büyükleriyle rekabet etmesi güçtür. Her yıl şampiyonluk parolasıyla yola çıkan Anadolu kaplanları yeterli ve doğru transfer yapamadıkları için ligin yarılarında şampiyonluğu diğer takımlara teslim etmektedirler. Basiretsiz yöneticiler yıllardan beri Trabzonspor seyircisini oyalamaktadır.

           

Trabzon, aslında ismi kadar büyük bir şehir değildir. Trabzon’u büyük yapan, bu ismi Türkiye gündeminde tutan hiç şüphesiz ki futboldur. Trabzonspor’u bu şehirden çekip koparsanız Trabzon’un içi yarı yarıya boş kalır. Onun için her ne olursa olsun öncelikle ve özellikle bütün Trabzonlular bu takıma sahip çıkmalıdır.

           

Trabzonspor’un geçmişteki üstün başarıları dudak uçuklatıyor. 2 Ağustos 1967 tarihinde  bordo-mavi renklerle kurulan Trabzonspor, 1973–1974 sezonunda Türkiye Birinci Ligine çıkmış, 2010-2011 sezonunda elimizden (ç)alınan şampiyonluğu saymazsanız, bugüne kadar yedi kez Birinci Lig Şampiyonluğu kupasını, dokuz kez Federasyon Kupasını (yeni adıyla Türkiye Kupasını), yedi kez Cumhurbaşkanlığı Kupasını, beş kez Başbakanlık Kupasını ve üç kez de süper kupayı müzesine götürmüştür. Bu kadar kısa zaman diliminde bu denli büyük başarılar elde eden futbol kulübü dünyada çok azdır.

           

Bu yıl Trabzonspor’umuzun 57. kuruluş yılını kutluyoruz. Nice başarılı yıllara...