Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalıyor; neticede dönüp dolaşıp kamerî aylarımız recep, şaban ve ramazan manevî feyiz ve bereketiyle her yıl gönül iklimimize misafir oluyorlar. Recep, şaban derken ramazan gönül kapımızda arz-ı endam ediyor bugünlerde. "Ben geldim." diyor. "Boş gelmedim, manevi feyiz ve bereketimle geldim." diyor. "Sana sonsuzluğun Rabbinden yepyeni fırsatlar ve manevî kazançlar getirdim." diyor.
Recep ayı girince Peygamber Efendimiz "Allahümme barik lena fi recebe ve şa'bân ve belliğna ramazan: Allah'ım Receb ve Şaban'ı bize bereketli kıl ve bizi Ramazan'a erdir" diye dua ederdi. Bizler de onun ümmetinden Müslümanlar olarak bu duaya "Amin" diyoruz.
Ramazanı kutlu bir ay yapan Kur'an'ın bu mübarek ayda inmeye başlamasıdır. Kur'an'ın inmeye başladığı geceye Kadir Gecesi (Leyletu'l-Kadr) denmiştir. Kur'an'ın indirildiği gece, Hak ve halk katında bin aydan, yani 83 yıllık bir ömürden daha hayırlı ve bereketli bir gece olmuştur.Yüce Kur'an o geceyi azametiyle bereketlendirmiştir. Bu da gösteriyor ki ramazan, kıymetini Kur'an-ı Kerim'in kendisinde inmesinden almaktadır. Onun içindir ki mübarek ve muazzez olan ramazana halk arasında "Kur'an Ayı" denmiştir.
Gönül coğrafyamızı bahara döndüren ramazan, rahmet iklimine susamış Müslümanlar için manevi bir sığınaktır. Ramazan manevi açıdan, yaşayan kullar için fırsatlar ayıdır. Geçen sene ramazanı oruçlu geçirip de bu ramazana erişemeyenler için bu rahmet kapısı kapanmış durumdadır. O zaman canımız bedenimizde iken bu büyük manevi fırsatı kaza etmemeliyiz.
Belli ki her ne kadar zamanını bilmesek de vakti gelince büyük bir yolculuğa çıkacağız. Bu, dünyevî yolculuklara nazaran çok daha uzun ve meşakkatlidir. Her yolcu yolda mağdur ve mahzun olmamak için azığını hazırlamak mecburiyetindedir. Ramazanda oruç tutarak, mealini de tefekkür ve tezekkürle Kur'an-ı Kerim okuyarak, hayır ve hasenatta bulunarak kazandığımız sevaplar bu sonsuzluk yolculuğunda azığımız olacaktır. Ne kadar çok azık biriktirirsek yolculuğumuzda elimiz o kadar rahat, soframız o kadar bereketli olacaktır.
Ramazan sadece imsaktan iftara kadar yemekten ve içmekten uzak kalmak değildir. Orucu bu derece yüzeysel olarak anlamak ve tatbik etmek onu hakkıyla ve lâyıkıyla anlamamaktır. “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder.” (Nesâî, İbn Mâce) hadis-i şerifi onlar için bir ihtar niteliğindedir.
Müslüman, ramazanda sadece midesine değil eline, kalbine, diline, gözüne ve kulağına da oruç tutturur. Zira her organın kendine göre orucu vardır. Kalbin orucu kin, nefret ve suizan gibi kötü duygulardan uzak durmaktır. Dilin orucu yalan, gıybet, iftira, kötü söz ve malayani konuşmamaktır. Gözün orucu harama bakmamaktır. Kulağın orucu kötü söz duymamaktır. Böyle bir oruç salihlerin orucudur ve Hak katında muteberdir. Ne mutlu kirlenmiş, yozlaşmış ve ayarını kaybetmiş bu ahir zamanda böyle temiz oruç tutabilenlere!
“Gözlerin zinası nazar, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası dokunmak, ayakların zinası yürümektir; kalp onu arzu eder, diler ve avret onları ya doğrular veya yalanlar.”(Buharî, Müslim) hadisi Müslüman'ın orucunun sınırlarını belirlemiştir.
İki cihan serverimiz ve daimi rehberimiz Resulullah Efendimiz “Beş şey vardır ki, oruçlunun orucunu bozar: Yalan, gıybet, kovuculuk, yalan yere yemin etmek, şehvetle bakmak.” Fakat bunlar bilinen oruç bozucu şeyler arasında sayılmaz. Varsa yoksa yememek... “Oruç, mümin için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, fahiş konuşmasın, cahilce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse: ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin.” (Buharî, Müslim) hadisi bu konuda yol göstericidir.
Peygamber Efendimiz (asm) oruç ibadetinin kutsiyetiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) "Oruçlular nerede?" diye çağırılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık oradan içeriye hiç kimse giremez.” (Sahih-i Müslim, hadis no: 1947)
Ramazan af ve mağfiret ayıdır. Bunun için de zaman kaybetmeden (ertelemeden) güç, kuvvet ve gençlik yerindeyken pişmanlık duyarak affa mazhar olmak gerekir. Ramazan, mazlum ve mağdur coğrafyalarda yaşayan bîçâre insanların huzur ve sükûn bulmasına vesile olsun. Rabbim bizi ramazandan hakkıyla ve lâyıkıyla istifade edenlerden eylesin. Rabbim bizlere son nefesimize kadar yolunda olmayı ve yolunda ölmeyi nasip eylesin.(Amin.)