Sultan II. Abdülhamid, maalesef Türk tarihinde değeri tam olarak anlaşılamayan abidevi şahsiyetlerden biridir. Mesela halen daha birçok tarih ders kitabında ve çalışma kitaplarında (KPSS gibi) Sultan Hamid dönemi “istibdat dönemi” adıyla işlenmektedir.

Kendi padişahına, atasına hakaret etmeyi marifet sayan zihniyetin yıllarca dayattığı taraflı ve ideolojik tarih anlayışı görüldüğü üzere halen daha devam etmektedir.

Şöyle geçmişe bakıp II. Abdülhamid devrini incelediğimizde karşımıza birçok yenilik çıkmaktadır. Fakat O’nun kuşkusuz en başarılı olduğu alan eğitim sahasıdır.

Şunu unutmamak gerekir ki Sultan Hamid tahta çıktığında Osmanlı maliyesi iflas etmiş durumdaydı. Dış borç ödemeleri durdurulmuştu. Avrupalı bankerlere ve finans çevrelerine boğazına kadar borca batmış olan devletin saygınlığı ayaklar altındaydı.

Maaşları dahi ödemekte zorluk çeken bir devletin başına geçen Sultan Hamid, 93 Harbini adeta kucağında bulmuştu. Büyük yaralar açan bu savaşın neticesinde Osmanlı Devleti hem toprak kaybetmiş hem de yüzbinlerce Müslüman, Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır.

İşte bu zorlu şartlar altında devleti ayakta tutmaya çalışan Sultan Hamid, bir yandan da yıllarca el atılmayan maarif sahasına eğilmiştir. O güne kadar ihmal edilen okullaşma, maarifi taşraya ulaştırma, mesleki eğitim ve daha birçok konu Sultan Hamid devrinde ele alınmıştır.

Okullaşma çalışmalarına hız veren Sultan Hamid, 1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesini hayata geçirmekte tereddüt etmemiştir. Bu yönetmelik kapsamında her mahallede bir okul açmak gerekiyordu. Sultan Hamid de bunun gereği olarak bilhassa Müslümanların yoğun yaşadığı yerlerde okullar açılmasını sağlamış, yeni açılacak okulun masraflarını da mahalle halkının karşılayacağı ilan edilmiştir.

Sultan Hamid döneminin başında taşrada 200 civarında olan iptidai mektep (ilkokul) sayısı 14 bini bulmuştur. Bunun bir benzeri ortaokul denilen rüştiyelerde de yaşanmıştır. O güne kadar daha çok İstanbul ve çevresinde bulunan rüştiyeler, imparatorluğun dört bir yanında açılmaya başlamıştır.

Liseler yani idadiler de asıl patlamayı Sultan Hamid devrinde yapmıştır. İlk ve ortaokula göre oldukça masraflı bir iş olan idadiler, hemen her vilayet merkezinde açılmış ve yıllarca bulundukları yerlerde adeta birer eğitim üssü olarak varlıklarını korumuşlardır.

Bu süreçte açılan liselerden biri olan Trabzon Lisesi 1887 yılında Trabzon Mekteb-i İdadi-i Mülki adıyla faaliyete geçmiş ve uzun yıllar bölge gençlerinin eğitim ihtiyacını karşılamıştır.

II. Abdülhamid döneminde meslek okullarının sayısında müthiş bir artış yaşanmıştır. Ara eleman yetiştiren bu okullar sayesinde Türk ve Müslüman halk, Ermeni ve Rumların elinde bulunan sanatları öğrenmeye ve bu konuda iş sahibi olmaya başlamıştır.

Sultan Hamid’in vizyonunu ortaya koyan projelerden biri de Aşiret Mektepleridir. Buna göre Müslüman Arap, Kürt ve Arnavut eşraf ve aşiret reislerinin çocukları İstanbul’da bu mektepte okutulup, bölgelerine döndüklerinde askerî ve idari memuriyetlere, öğretmenliklere atanıyorlardı.

Böylece aşiretleri bölücü dış propaganda ve tahriklere karşı koruyup Osmanlı birliği içinde tutmak hedeflenmişti.

Görüldüğü üzere Sultan Hamid 33 yıllık saltanatı boyunca açtığı okullarla -aslında farkında olmayarak- Cumhuriyetin kurucu kadrolarının yetişmesini sağlamıştır. Esasen maarif sahasında yaptıklarına bakıldığında II. Abdülhamid’i birilerinin ifade ettiği gibi “istibdatçı” değil de maarifperver padişah olarak nitelendirmek daha doğru olur kanaatindeyiz.