Kar yağıyor üstümüze inceden... Sessizce, döne döne, oynaya oynaya…Kimi zaman doluya, tipiye dönüşerek, sertleşerek!  Kimi zaman yağmurlara karışarak. ..Muazzam manzara için her biri bir melekle iniyor.

Belli ki yıllardır beklendiğinden de haberdar.

Yağdıkça, yağıyor…

Hava, toprak, su, gök kubbe…

Hepsini arındırıyor.

İnsan istiyor ki tüm olumsuz şeyleri de arındırsın.

Hatta tümüyle silsin.

Düştüğü yerdeki savaşları mesela…

Onlardan arta kalan kötü izleri…

Kartalkaya yangınını…

Tüm trajedileri…

Sebep olanlarıyla birlikte!..

Sokakta kalmış insanları…

Sokakta kalmış tüm canları…

Sıcak çorbadan mahrumları…

Yoksulları…

Tüm günahları…

İnsanlığını yitirmiş,  mahlukları…

***

Bölgemiz, yirmi gün boyunca yoğun bir şeklide karın etkisinde.

Öyle diyor uzmanlar.

Kar bayramı yaşanıyor, anlayacağınız!

En çok çocuklar seviniyor buna.

Nasıl sevinmesinler!

Kar tatilleri de verilince, çifte bayram yaşıyorlar.

Yaşasınlar!

Her şeyin olduğu gibi karın tadını çıkarmak da en çok onlara yakışıyor!

***

Edebiyatı da şiiri de çok yakından ilgilendiriyor bu doğa olayı.

Hele şiire öyle çok ilham veriyor ki…

Bendeki ilk çağrışımı da bir şiir dizesi oluyor.

O nedenle, “Kar yağıyor üstümüze inceden…”

 diyerek başlıyorum yazıma.

Ahmet Muhip Dıranas’ın  Kar şiiri en sevdiklerimin başında geliyor.

Bir farklılık yapalım ve bu şiirle bitirelim.

Ne dersiniz?

***

KAR

Kardır yağan üstümüze geceden,

Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,

Ormanın uğultusuyla birlikte

Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte

Kar yağıyor üstümüze inceden

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,

Unutulmuş güzel şarkılar için

Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan

Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan

Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!

Uyandırmayın beni uyanamam.

Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,

Allah aşkına, gök, deniz aşkına

Yağsın kar üstümüze buram buram

Buğulandıkça yüzü her aynanın

Beyaz dokusunda bu saf rüyanın

Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış

Sırf unutmak için, unutmak ey kış!

Büyük yalnızlığını dünyanın.