Bundan tam 30 yıl önce Türkiye’nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ani bir kalp krizi neticesinde hayata veda etti.
Özal, yaşadığı yıllar boyunca Türkiye’nin değişim ve dönüşümüne öncülük etmiştir. Aslında Özal’ın siyasi hayatı hayal kırıklığı ile başlamış, 1977’de Milli Selamet Partisi adayı olarak İzmir’den milletvekili olmak istemiş fakat seçilememiştir. Yine de parlak bir beyin olarak tanınan Özal, 1979’da Başbakanlık Müsteşarlığına getirilmiştir.
Özal’ın en bilinen yanlarından biri de 24 Ocak Kararlarının mimari olmasıdır. Türkiye’yi dışa açacak bir dizi liberalleşme tedbirleri olan bu kararlar sayesinde Türk ekonomisi dış dünya ile eklemlenmeye başlamış, korumacı modellerden vaz geçilmiştir.
12 Eylül 1980 ihtilali sonrasında askeri yönetim tarafından atanan Bülend Ulusu hükümetinde görev alan Özal, kısa süre sonra istifa etmiştir.
Darbenin ardından Demirel ve Ecevit gibi siyasi aktörlerin yasaklı olmasının da etkisiyle Özal, politika sahasında kendine bir yer açmış ve Anavatan Partisi’ni kurmuştur. Özal, 1983 seçimlerinde askeri idarenin adayı Turgut Sunalp ve o dönemin sol fraksiyonlarını temsil eden Necdet Calp karşısında büyük bir zafer kazanmıştır.
Darbecilerin türlü engellemelerine rağmen Özal, sempatik kişiliği ve pratik zekâsı ile halkın gönlünü kazanmış, 1987 yılında yapılan seçimlerden Özal’ın Anavatan Partisi yine birinci parti olarak çıkmıştır.
Turgut Özal’ın hayatındaki kırılma noktalarından biri de 18 Haziran 1988 günü yaşanmıştır. Anavatan Partisi'nin 2. Olağan Kongresi'nde konuşması sırasında silahlı saldırıya uğrayan Özal, büyük bir şans eseri hayatta kalmayı başarmış ve saldırının hemen ardından tarihe geçen o sözleri söylemiştir: "Bilhassa belirtmek istiyorum, Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur."
31 Ekim 1989’da Türkiye Cumhuriyeti'nin sekizinci Cumhurbaşkanı olarak seçilen Özal, 17 Nisan 1993’deki ani ölümüne kadar bu görevine devam etmiştir.
Özal yaşamı boyunca, büyük bir Türkiye hayali kurmuştur. Bu hayali gerçekleştirmek için oluşan ortamları da değerlendirmek istemiştir. Mesela Körfez Krizi sırasında Irak’a girerek Musul ve Kerkük’ü almayı planlamıştır. Kendi tabiriyle, “Bir Koyup Üç Almak” isteyen Özal, bunu başaramamıştır.
Turgut Özal’ı özel kılan yönlerden biri de tarihe bakış açısıydı. Zira Özal, tabuları kabul etmeyen bir yapıya sahipti. Mesela resmi tarihe meydan okurcasına II. Abdülhamit’in ders kitaplarında “kızıl sultan” olarak okutulmasını yanlış buluyordu.
Turgut Özal’ın Türk kültür tarihine de büyük faydaları olmuştur. Zira yüzlerce yıllık Osmanlı arşiv vesikaları Özal’ın gayretleri ile kurtarılmıştır. Osmanlı arşivlerinin bir kısmı 1931’de Bulgaristan’a satılmış, geriye kalanlar da bodrum katlarında çürümeye terk edilmişti. Milli hafızamız olan işte bu belgeler 1985’de Özal’ın talimatıyla koruma altına alınmıştır.
Her yönüyle kendisinden önceki siyasilerden farklı bir portre çizen Özal’ın cenazesi tam bir matem havası içinde geçmiş, cadde ve sokakları dolduran yüz binler Fatih Camii’ne sığmamış, neredeyse tüm Türkiye, Özal’ı uğurlamaya koşmuştur. Rahmetli Adnan Menderes’in yanına gömülmeyi vasiyet eden Özal, İstanbul’a defnedilen ilk cumhurbaşkanı olarak da tarihe geçmiştir.
Milli ve manevi değerlere saygılı olması, toplumun her kesimini kucaklaması ve sempatik görüntüsüyle Özal, Türk siyasetine damga vurmuş şahsiyetlerden biri olarak tarihe geçmiştir.