Trabzonspor Konya maçından sonra Alanyaspor karşısında bir kez daha yakaladığı liderliği ele geçirme fırsatını bu takımla da berabere kalarak değerlendiremedi.

Zaten eskiden beri bu böyle, Trabzonspor bu tür dönüm noktası maçlarda istenilen sonuçları bir türlü alamıyor.

Hadi neredeyse maçın tamamını 10 kişi oynadığı, buna rağmen ikinci yarıda muazzam bir tepki gösterdiği Konyaspor maçını bir yana bırakalım, önceki akşam ki Alanya maçı kazanılmalıydı.

**

Gerçi bu maçın ikinci yarısında da Bordo-Mavililer Hüseyin’in çok ağır bir kararla atılmasıyla yine 10 kişi kaldı ve yine bundan sonra oyuna ağırlığını koydu ancak bu kazanmasına yetmedi. Bunda rakip kaleci Serkan’ın çoğu Trabzonspor maçında olduğu gibi yine ballanmasının da rolü vardı ancak Edgar’ın iki kafa vuruşu ve Gervinho’nun altı pasa kadar getirdiği top dışında net pozisyon yakalanamamasının da.

ASLAR DURUNCA

Şu bir gerçek.

Trabzonspor’un kazanması takım oyunundan çok kişilere bağımlı durumda.

Bir Nwakaeme’yi kilitleyen işi yarı yarıya görüyor, başta Djaniny olmak üzere birkaç oyuncusu da iyi gününde değilse, gol atması hepten zorlaşıyor.

Bakasetas uzaktan vuracak, ya da rakip hata yapacak!

Cornelius gibi havadan kuş uçurtmayan bir santrafora Peres dışında yap top bile atamaz hale geliyor.

Hele de sol bekte İsmail varsa…

İsmail’in geçmiş kariyerine, başarılı günlerine elbette saygı duyuyoruz ancak bu haliyle Trabzonspor’u 10 kişi oynatıyor.

Bir de kırmızı kart olunca takım 9 kişi kalıyor!

Abdullah Avcı Hoca’mız Konya maçından sonra İsmail’e teşekkür etmişti.

Antrenmanlarda çok çalıştığı ve maçlarda bunun karşılığını aldığını söyleyerek.

Bence hocamız İsmail’e asıl şimdi teşekkür etmeli.

Kalan futbol hayatında başarılar dileyerek.

Tabi başka bir takımda!

***

Ayrıca insan düşünmeden edemiyor.

Rakip takımların her atağında niye yüreğimiz ağzımıza geliyor, savunma oyuncularımız niye bu kadar panikliyor?”

Tamam Serkan kurtardı, ballandı, biz kaçırdık diyelim de ,Emre Akbaba, hem de sol ayağıyla son dakikalarda altı pastan o topu zoru başarıp dışarı atmasa bir de mağlup olmuştuk..

GELELİM SADEDE..

Bunları dedikten sonra gelelim sadede..

Böyle uzun bir maratonda bu tür sonuçlar elbette olacak.

Hatta daha kötüsüyle de karşılaşacağız..

Hiç ummadığımız mağlubiyetler alacağız..

Yenilgiyi kabullenip ders çıkarır bir mantıkla değerlendirirseniz, kaybınız sadece o maçla kalır.

Yok eğer orada çakılı kalır, bir de panik yaparsanız gelecek maçlar da oynanmadan kaybedilmiş demektir.

Çünkü panik ve aşırı tepki gidenin dışında yeni kayıpları da beraberinde getirip bir çuval inciri hepten berbat eder.

Biran önce bu havadan sıyrılıp önümüze bakacağız.

Ancak teknik sorumlular da bu işin akılcı bir değerlendirmesini yapacak.

‘Niye böyle oluyor da şöyle olmuyor?’ diye kafa yoracak.

Kimseye futbol dersi vermeye kalkmadan ‘Siz de ne anlarsınız?’ diye inatlaşmadan.

Hem kimsenin kimseyle bir işi yok.

Herkesin işi Trabzonspor’la..

SÜPER HAMLE

Nasıl ki hocamızın sahanın en iyilerinden Berat’ı dışarı alıp Gervinho’yu oyuna sokmakla Alanya’nın dengesini bozduğunu belirtip övüyorsak, bu haldeki İsmail’e sürekli forma vermesini de eleştireceğiz.

 Hem bakınız inanılmaz başarılarıyla teknik adamlığın zirvesine kurulan Pep Guardiola ne diyor meslektaşlarına:

“ Ortada kötü bir sonuç varsa tek suçlu sizsiniz.

İşler iyi gitmiyorsa tek sorumlusu da sizsiniz..’

Ve de futbolcular için başarının özeti iki kelimedir;

Yetenek ve özveri..

Biri olmadan diğeri de hiçbir işe yaramaz!..

Bu vasıfları taşımayanlarla uğraşmaya  zaten değmez!..

**

Üstelik daha kimse, ‘Bu Koita, bu Yunus Mallı, bu İsmail, hatta Dorukhan niye alındı ?’demiyor.

Lakin işler iyi gitmezse..

Hele de sahamızdaki Fenerbahçe maçında bir yenilgi yaşanırsa..

Açılması kaçınılmaz defterlerin rüzgarında kimse yerinde kalamaz!…

FENER MAÇI 30 LİRA OLMALI!

Trabzonspor iyi transferler yaptı, sezona iyi başladı, üst sıraları zorluyor, şampiyonluğa oynuyor, ancak stadyumun  girişine izin verilen yarısının yarısı bile dolmuyor..

Bu takım 3-5 bin kişiye oynuyor.

Üstelik de taraftar pandemi süreci nedeniyle takımını bir yıl izleyememişken.

Bir zamanlar rakipler için  ‘Nasılsa yenileceğiz ,bari fark yemesek’ diye gelinen Trabzon deplasmanı şimdi cennetten bir köşe!.

Bunda stadyumun şehre uzaklığı, gidip gelme sorunu, Covid korkusu filan rol muhakkak rol oynuyordur ama, bence asıl sorun bilet fiyatları..

Kapalıyı saymıyorum.

Oranın müşterisi ayrı.

Bin lira de alır, gider.

Lakin öğrencilerin, ergen çocukların, işçinin, emeklinin, işsizin yeri önce kale arkasıdır, sonra da maraton.

Peki kale arkası kaç liraydı Alanya maçında?

Sordum ‘80 TL’ dediler.

Şu ekonomik şartlarda babasının cebinde bile 100 lira yokken gençler çocuklar nereden bulup ta 80 lira verecek bilete?

Üstelik gidip-gelme parası, yarım ekmek arası üç köfteyi de katarsan 100’ü geçti.

***

10 lira verip bir kahvede izlemeyi tercih ediyor haliyle.

Ye da cep telefonunda bir kapı  bulup giriyor izliyor maçı..

Kaçak-maçak beceriyor.

Demem o dur ki F.Bahçe maçında kale arkaları 30 TL olmalı..

Maraton da 50

Çünkü o maç  hem Trabzonspor  hem de  taraftarı için finaldir..

Kazanıldığında Trabzon’da güllerin açacağı.

Kaybedildiğin de insanların TV’de bile maç izlemekten kaçacağı  çok büyük bir final..

ÖZKAHYA yanıltmıyor!

Maç heyecanıyla  ‘Orada o hareket yapılır mı?’ diye  çok kızdık Hüseyin’e  kırmızı kart gördüğü pozisyonda..

Hakemin Özkahya olduğunu unutarak.

Lakin sonradan izlediğimde değil sarı kart, faul bile olmadığını görüp ‘Çocuğa haksızlık yaptık’ dedik.

Aslında bilmemiz lazımdı, Giresunspor’u bile hakemle yendirenler Trabzonspor’u boş geçecek  değil ya..

Ey gidi Özkahya..

Düdüğün boğazına kaçar inşallah!.