Prof. Dr. Altunışık’ın Taka Gazetesi’ne Trabzon’nun deprem riski ve binaların durumuna ilişkin sorularına verdiği cevaplar…

Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık  6 Şubat’tan bu yana deprem bölgesinde şehir, şehir gezerek çalışmalar yapıyor… KTÜ’lü profesör, Trabzon’daki deprem riskine de dikkat çekiyor. Bu nedenle, hasarlı, riskli bina tespit çalışmalarına kendi üniversitesi  KTÜ’den başlıyor. 2000 yılından önceki binalara işaret eden Prof. Altunışık,  Beşirli konusunda da çarpıcı uyarılarda bulunuyor: ‘Trabzon’da deprem olmaz demeyin, Gaziantep Nurdağı ne ise Beşirli de o’

İşte Prof. Dr. Altunışık’ın Taka Gazetesi’nin Trabzon’nun deprem riski ve binaların durumuna ilişkin sorularına verdiği cevaplar…

Deprem bölgesinde yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

 Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) 6 Şubat depreminden sonra bölgede en çok hizmet veren üniversite. Yaklaşık otuz gün Gaziantep’te çalıştık, sonra Kahramanmaraş ve Hatay’da görev yaptık. Öncelikli olarak kamu binalarını inceledik bunların hasar tespit çalışmalarını yaptık. Şu an ise Malatya’da görev yapıyoruz. Seçim sonrası tekrar gideceğiz.

Bahsettiğiniz şehirlerde yıkılan binalarla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Burada şunu gördük bazı binalar depremlerden çok fazla hasar aldı. Hangi binalar bunlar? Özellikle 2000 yılı öncesinde inşa edilen yapılar. Bu yapıların, çok fazla yıkıldığını gördük. Bu bize Kocaeli depreminden sonra yeterli tedbirleri almadığımızı gösterdi. Bundan sonra ne yapabiliriz? Önümüzde olası bir İstanbul, Erzincan, Bingöl depremleri var. Adana, Hatay, Bursa ve İzmir’de deprem bekleniyor. O zaman bizim 2000 yılından önce inşa edilmiş bu yapıları hızlı bir şekilde dönüştürmemiz lazım. Önce depreme dayanıklı olup olmadığını belirleyip, güçlendirmemiz gerekir. Eğer bina güçlendirmeye uygun değil ise o zaman kentsel dönüşüme girebilir.

Kentsel dönüşüme gidecek binaları siz mi tespit ediyorsunuz, sizin kararınızla mı gerçekleşiyor?

Evet. Bu kararı verirken de şöyle dedik: Eğer Türkiye’nin her iline hizmet veriyorsak. Trabzon’da da öncelikle kendi binalarımızı gözden geçirelim. Çünkü üniversitemizin binaları, altmış yıllık binalar. KTÜ’de başlattığımız bu çalışma ile bir ilki gerçekleştirdik. İlk kez bir üniversite kendi binalarını kendi teknik ekibi ile dışarıdan hiçbir hizmet almadan inceliyor. Şu anda o aşamadayız!

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde binalar ne durumda?

Yüz elli binamız var. Bunların içinde okul binaları, lojmanlar, spor salonları laboratuvarlar ve diğer binalar var.  Bu yüz elli adet binada üç aşamalı değerlendirme yapıyoruz. Birinci aşama, kimliklendirme,  bunu bitirdik. İkinci aşama ön değerlendirme, üçüncü aşama detaylı analiz. Yüz elli binanın ön incelemesi sonunda şunu söyleyebiliriz: Binalarımızın yüzde yirmisini çok acil dönüştürmeliyiz. İlerleyen aşamalarda tam raporlar bittiğinde bu rakam artabilir. Belki de; ‘yüzde 70’i güçlendirilmeli’ diyeceğiz. Onu şuan bilemiyoruz. Ön değerlendirme ile biliyoruz ki; yirmi ile otuz adet arasında binanın, çok acil yenilenmesi gerekiyor.

İnsan sağlığını ve çevreyi olumsuz etkileyen asbest konusunda ne söyleyeceksiniz?

Depremden sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından oluşturulan Türkiye Risk Kalkanı Modeli var. Yani on bir il başta olmak üzere Türkiye’yi ayağa kaldıracak, içinde bizim de yer aldığımız, bir ekip kuruldu. Bu ekipte bir de malzeme gurubu var. Bu malzeme gurubu özellikle bu asbest konusunu çok dile getiriyor. Şunu söyleyebilirim; Hatay’da bina yıkıntılarında yapılan ölçümlerde asbest çok az düzeyde. Eskiden yapılarda ya çatıdaki yünlerde ya da borularda asbest çıkardı. Şu an,  kamuoyuna yansıyacak bir biçimde, tehlikeli asbest verisi, ölçülmedi.

Yıkılan şehirlerdeki inşaat atıkları büyük bir sorun değil mi?

Depremlerde çok sayıda bina yıkıldı. Yüz elli milyon ton inşaat atığı var. Bakanlık olarak yaptığımız çalışmalarda bu inşaat atıklarını nerelerde kullanabiliriz sorusuna cevap arıyoruz. Bir üniversitemiz inşaat atıklarından konteyner üretiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi mimarlık ve inşaat bölümleri de ortak bir çalışma yapıyor. İnşaat ve moloz atıklarından hafif tuğlalar üretip, tek katlı yığma binalarda kullanmayı hedefliyorlar. Yurtdışında deprem enkaz malzemelerinin yüzde 80’i kullanılıyor. Bu rakam bizde maalesef, yüzde 3. Amacımız bu molozların, belirli aşamalarla geri dönüşüme yüzde 80 oranında sokulması. Bunun haricinde inşaat atıkları, yol dolgusu, istinat duvarlarının arkasındaki dolgular, bina temel altı dolgular olarak da kullanılıyor. Fakat bunlarla 150 milyon ton bitmez. 150 milyon tonu kullanmak için daha efektif çözümlere ihtiyacımız var.

Trabzon’un deprem riski konusunda ne söylersiniz?

Onu yer bilimci hocalarımız daha iyi değerlendireceklerdir şüphesiz. Ancak şunu söyleyebilirim. Türkiye’nin herhangi bir noktasında, herhangi bir an veya saatte can ve mal kaybına neden olabilecek bir deprem beklenebilir. Trabzon deprem bölgesi değildir, burada çalışma yapmaya gerek yok dememeliyiz. Biz, 1992 Erzincan depreminde çok ciddi hasar gördük. Bir Ramazan ayı idi. Çocuktum hatırlıyorum. Yeni Cuma Camii’nin minaresi yıkılmış, hasar gören evler olmuştu. 1992 Erzincan depreminin ivmesi, 0.5 g idi. Maraş depreminin ivmesi ise 1,5 g. Yani bu ivmede bir deprem, Erzincan’da olursa şehrimizde çok sayıda binanın hasar alacağını düşünüyorum. Bu nedenle, rahat olmamak lazım. Türkiye’nin hangi noktası olursa olsun, deprem hazırlığı, yapmalı.

Olası bir depremde Trabzon için öncelikli yapılması gerekenler neler?

Öncelikli olarak Trabzon’da bulunan kamu binalarının testlerini yapmamız lazım. Okullar, hastaneler, emniyet binaları, valilikler, spor salonları… Bunlar deprem sonrası, acil toplanma merkezleri. Okul demek 200-300 kişinin kalması demek, bir spor salonu ha keza… Bunların çok detaylı deprem analizlerinin yapılması gerek. Bu konuda hiçbir girişim yok maalesef. Biz valilik, belediyelere sunumlarımızı yaptık. Binaların detaylı incelenmesi gerektiğini kamu binalarının önceliğini belirttik. Şu ana kadar bir dönüş alamadık, umutla bekliyoruz.  Bir değeri halkımızın yaşadığı konutlar. Beşirli’yi  Gaziantep Nurdağı’na benzetiyorum! Nurdağı’nda binalar labirent gibi yan yana yıkıldı. Birinci evde hayatını kaybeden vatandaşımızı sekizinci evden çıkardık. Binalar yan yana devrilince enkazlar savrulup gitti. Nasıl evlerdi bunlar? Dolguya oturan, alt katları dükkan olan binalardı… Bakın Beşirli’ye! Yüksek dükkan katları,  asmolen döşeme. Bunun haricinde, alttan yüz metre kare girip, üst kata çıktığında mantar gibi büyüyen binalar. İşte bizim özellikle bunlara çok dikkat ediyor olmamız gerekir.

Trabzon halkı bireysel olarak ne yapabilir?

Beşirli gibi dolguya oturmuş yerlerde; 2000 öncesi yapılan eski binalarda oturan haklımızın gidip, ya bir firma ya üniversite ile bakanlığın akredite ettiği laboratuvarlarla anlaşarak binalarını inceletmeleri gerekiyor. Zamanında Gaziantep de ‘nasılsa deprem ili değiliz’ diyerek rahat davranmış. Durum ortada! ‘Trabzon’dayız depremde bize bir şey olmaz’ dememek lazım. Tekrar ediyorum. 2000 yılı öncesi tüm binalar gözden geçirilmeli!  Hele de nem oranı yüksek şehrimizde, bodrum katlarındaki bütün donatılar korozyona uğramış, yani çürümüş paslanmış. Bu çok tehlikeli! Şu an 2018 deprem yönetmeliğine göre projelendirilmiş, inşa edilmiş her bina ayakta. Projelerde sorun yok ama çok temel bir sorun var. O da imalat problemi! Binaları yapan ustaların projeye uymadan yaptığı eksikliklerden dolayı binalarımız yıkılıyor. Denetimin, çok iyi yaptırılması lazım. Yapı denetim çok önemli. Niye 2000 öncesi diyorum.  Çünkü, yapı denetim kanunu  2012 yılında çıktı. Ne demek bu? Binanın yapım aşamasında, bir firma devamlı gelip sizi denetliyor.

Üzerinde ‘depreme dayanıklı’ yazısı bulunan inşaat aşamasındaki binalar bile yıkıldı bu kadar kanuna rağmen.

Yapı denetim geldi,  2007 deprem yönetmeliği var, 2018 deprem yönetmeliği var ama niye yeni bina yıkıldı diyorsunuz? Sebebi, imalat  hatası. Ona bakarsanız 60 yıllık olup yıkılmayan bina da var, yeni olup yıkılan da… Ama oranı ne? Çok düşük. Yüz binanın doksanı ya da daha üstü 2000 öncesi inşa edilmiş, mühendislik hizmeti almamış yapılar. Yıkılan yüzde 10 doğru projelendirilmemiş olabilir, zemin etütleri doğru yapılmamış olabilir, çok kötü bir zeminde olduğu için deprem büyütmesi meydana gelmiş olabilir. Yapı denetim görevini yapmamış olabilir, imalat hataları olabilir. Bunlar yüzde 10’un içinde. Biz yüzde 90’a odaklanırsak kesinlikle 2000 yılı öncesi yapılarımızı, kentsel dönüşüme sokmamız gerekiyor.