Kalan mı daha acı çekiyor giden mi bilinmez ama hiç şüphesiz ateş en çokta düştüğü yeri yakarken zaman da su misali akıp gidiyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerin bu yıl 2. yıl dönümü.
Şubat ayı hep soğuk geçer. Yine böyle ansızın kar ve soğuğun bastırdığı o kara geceye uyandık. Akşamında kimi güle oynaya, kimi yorgun, kimi mutlu, kimi ertesi gün için plan yapmış bir şekilde yatağına yatıp uyumuştu. Tarihin en büyük felaketiyle uyandık.
Yaşayanların da ölmeden mahşeri yaşadığı bir andı. Sabaha yakın bir türlü gün doğmak bilmeyen o gece. Kimi annesini, kimi babasını, kimi evladını kaybettiği tarifi imkânsız acılarla dolu günlerdi. Kimimiz hiç düşünmeden yola çıktık kurtarma operasyonu için, kimimiz yardım için bulunduğumuz yerde neler yapabiliriz diye seferber olduğumuz günlerdi o günler.
Acının tarifi yok ki. O gün, hepimizin yüreğinde derin bir iz bıraktı. Günlerce şok olmuştuk. Gölcük ve Erzincan depremi gibi büyük depremleri ülkece yaşadık gördük fakat öylesi on bir ilin etkilendiği, onca binaların yıkılıp enkaz olduğu, yolların yarılıp da içerisine araçların düştüğü bir depremi daha önce görmemiş, yaşamamıştık.
Kimi enkaz başında, kimi ekran başında sevdiklerinden haber bekleyen milyonlar çaresizlik içindeydi. Sokaklarda yankılanan sesler, çığlıklar ve binalardan uzatılan o eller. Bir can kurtarma uğruna çırpınanlar ve dakikalarla yarışan kurtarma operasyonları.
O gece sadece binalar değil, ülkece umutlar, hayaller ve nice hikâyeler kalmıştı enkaz altında. Neyse ki bu topraklarda birlik ve beraberlik ruhumuz her daim diriydi. Lastiği patlamış jantın üzerinde giden iş makinasını taşıyan o tırı, hız göstergesini kapatıp enkaz kaldırmaya iş makinesini yetiştirmeye çalışan o dayıyı hiç unutmayacağım.
Evladı enkazın altında kalıp elini sıkı sıkı tutan o babayı hiç unutmayacağım. Nasıl unutulur ki? Yurdun her yerinden yıkılan o şehirlere yardıma giden konvoyları unutmak mümkün mü? Günlerdir kurtarma çalışmalarına katılıp enkazdan bir canlı kurtarma yarışına giren o kahramanları unutmak mümkün mü?
Bu felaket bize yalnızca kaybettiklerimizi hatırlatmıyor. Aynı zamanda insanlığın en saf, en temiz ve en güçlü dayanışma duygusunu da hatırlatıyor. Yurdun dört bir yanından yapılan yardımlar, enkazdan çıkarılacak her bir canlı için edilen dualar, acının ortasında filizlenen umutları da bize hatırlatıyor.
Hâlâ yasını tuttuklarımız var. Yaralar sarıldı ve sarılmaya devam ediyor. Yıkılan binalar, şehirler yeniden yapıldı ve yapılıyor. Bugün bize düşen daha bilinçli, daha umutlu ve daha güçlü bir şekilde ayakta durmaktır.
Depremin bize öğrettiği gerçeklerle, aldığımız derslerle geleceği daha güvenli bir şekilde her yönüyle inşa edeceğiz. Depremde kaybettiklerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, hayatta kalanlara sabır ve dayanma gücü diliyorum.
Ne mutlu bize ki, yıkılsak da yeniden birbirimize sarılarak ayağa kalkmayı bilen bir milletiz. Depremden sonra ben kendime bir görev bilerek her yazımın sonunda mutlaka hatırlatıyorum. Ne olur deprem ve deprem bölgesindekileri unutmayın her daim hatırlayın. Kalın sağlıcakla.