Günümüzde Arap, Suriye ve Filistin sevecenliği bir moda ya da özenti olarak kabul görmektedir. Tarih bu gafilleri şöyle hatırlatır:
Filistin Cephesi Kanal cephesinde üstünlüğü ele geçiren İngiliz güçleri mevcut durumlarını daha da genişlendirmek için Suriye ve Filistin topraklarına yönelirler. Yıllar öncesinden ajanlarını söz konusu bölgelere gönderen, para ve siyasi güç vaadiyle Arap aşiretlerini Osmanlıya karşı kışkırtan İngilizler önemli avantajlar elde ederler. Bölge halkı arasında El Aurans yani Thomas Edward Lawrence ünlü İngiliz ajanı Arapları Osmanlı aleyhine kışkırtmayı başarır.
Lawrensin kendisine en yakın bulduğu Şerif Hüseyin “kurnaz, yalancı, safdil, kuşkucu, inatçı, kendini beğenmiş, kibirli, bilgisiz, arsız ve gaddar” bir ruh yapısına sahiptir. İngilizler onu Arabistan imparator yapılacağı vaadinde bulunurlar. İngiliz yalanlarına inanan Hüseyin Osmanlı sultanına karşı ayaklanma konusunda tereddüt göstermez, kendisini halife ilan eder. 12 Mayıs 1915 yılında Mekke’ye gitmek için yola çıkmış olan Türk birliği Arapların ihanetiyle karşılaşırlar. Gece kafile devecileri develerini alıp gizlice sıvışırlar. Naçar Türk birliği bu zorlu yolculuğu 15 günde tamamlar. Çöl sıcaklığının zaman zaman 50 Co bulduğu çöl sıcakları karşısında hastalanırlar.
Arap emirleri Osmanlıya karşı başkaldırmaları için maddi olarak destekler ve Türkleri kalpleri ve ciğerleri sökülecek, kanları içilecek bir düşman olarak gösterirler. Osmanlı ordusundaki Suriyeli askerler gruplar halinde Arap saflarına katılırlar. Açlık, uykusuzluk, hastalık, bitkinlik Osmanlı askerlerinde direnecek bir hal bırakmaz.
Fahrettin Paşa bir komisyon kurarak otuz parçadan oluşan ve bugün Topkapı Sarayında kutsal emanetler bölümünde bulunan peygamber efendimiz ve İslam dinine ait eşyaları iki bin askerin korumasında İstanbul’a gönderir. Şimdi ise milyonlarca Suriyeliyi barındırır; Filistinli için ağıt yakıp dururuz.