Gazetemizin telefonu çaldı, arayan İl Müftülüğünden görevli müftülüğün bir programı olduğunu ve basını davet için aradığını söyledi. İl müftüsü Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle basın ile buluşup program ile ilgili bilgi vereceğini söyledi.

Mutlaka gazetemizden birimizin katılacağını söyledim ve Genel Yayın Yönetmenimiz Yusuf Bey ertesi gün toplantıya katıldı, güzel de bir toplantı olduğunu söyledi.

  Keşke ben de toplantıya katılabilseydim ama müsait değildim. İmam Hatip mezunu biri olarak basın gözüyle Diyanet’i özellikle takip ediyorum. Orayı daima ikinci bir kurumum olarak görüyorum.

Hazır konu cami ve din görevlileriyken, her yıl işlenen farklı temalarda bu yıl “Peygamberimiz (sav), cami ve irşat” tema olarak seçilmişken, özellikle tebliğ ve irşat üzerinden bir şeyler yazmak isterim.

Önce şunu belirtmeliyim müftülük ile basın arasında bir kopukluk var. Hatta hiçbir bağ yok da diyebilirim. En başta, İl Müftümüzün şehre ilk gelip göreve başladığında, en azından gazeteleri, basın yayın kuruluşlarını ziyaret etmesini beklerdim ama böyle bir ziyaret olmadı. Kopukluk ilk buradan kaynaklandı.

Sonra hakkını verelim. Diyanet’in, İl Müftülüğünün Trabzon’da çok güzel programları oluyor. Gençliğe yönelik, aileye yönelik harika programları oluyor. Özel günlerde özel programlar yapılıyor. Cemaate yönelik her türlü ilmi, fıkhi programlar tertip ediliyor.

Fakat bu yapılan güzel programlar, sadece cami cemaatine yönelik yapılıyor. Yani camiye gidersen bu programlardan haberdar olabiliyorsun. Cami dışındakilerin bu programlardan haberdar olabilmeleri için farklı duyuru maalesef yapılmıyor.

Cami cemaati dışındakilere de ulaşabilmek için kesinlikle farklı metotlar kullanılmalıdır. Özellikle internet ve sosyal medya mecrasında maalesef Diyanet yetersiz kalıyor. Farklı yollarla, farklı iletişim kanallarıyla gerçekten dini öğrenmeye ihtiyacı olan insanlarışu zamanda bu boşluğunu maalesef başkaları başka yollarla dolduruyor.

İşte burada Diyanet’in “irşat” ve “tebliğ” görevi dikkat çekiyor. Hele hele deizm ve ateizmin son zamanlarda dikkat çektiği bu çağda, Diyanet’e çok büyük görevler düşüyor.

Cami dışına çok fazla zaman ayırmaları gerek. Aslında her Müslümanın görevidir ama özellikle de hocaların ve din görevlilerinin üzerinde büyük bir sorumluluk hem de vebal vardır. Gençliğin kendilerine farklı bir yol çizdiği, toplumun bunalım geçirdiği şu zamanlarda tam kapasite sahaya inmeleri gerek din görevlilerinin.

Bunalımların intiharların arttığı şu günlerde, tıpkı pandemide olduğu gibi Vefa Sosyal Destek Grupları gibi gerekirse bulundukları her mahallede tebliğ ve irşat görevlerini en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.

İnsanlığın şirazesinden çıktığı şu günlerde tebliğ elçilerine, her yer yerde her alanda, her zamankinden daha büyük iş düşüyor. İnsanlık Hz. Peygamberimizi ve O’nun getirdiği Yüce Kuran’ı tanıdıkça, hayata tatbik ettikçe bu kötü gidişat inşallah iyiye yönelecektir.

İşte bu uğurda görev alan, ezan ile başlayıp salâ ile biten bu yolculuğumuzdamihrapları imamsız, minareleri ezansız bırakmayan, murakıbından gassalına bütün din görevlilerinin haftasını tebrik ediyorum. Rabbim bizleri yolundan gidenlerden eylesin. Sağlıcakla kalın.