Trabzon’da edebiyat ve tarih o kadar zengindir ki, tarihin Trabzon’daki coğrafyada, edebiyatın ise Trabzon kalem erbabının ürünleriyle oluştuğuna karar verir insan. Günümüz ile kıyaslanmayacak bir geçmişe sahip Trabzon tarih-kültür ve medeniyeti ile kimler kalem oynatmadı ki. İşte bu zenginliğe okur-yazarlığı kedine münhasır bir beceri ile öğrenip, yazdığı şiirleriyle ölümsüz bir iz bırakmış olan Baba Salimdir.
Şair, 1887 yılının Mart on beşinde Tabağhane mahallesinde dünyaya geldi. Babası dersim savaşında gözlerini kaybetmiştir. Baba Salim altı yaşlarında mahalle mektebinde Kur’an öğrenmeye başladı. Hamamizade İhsan Efendi onun kişiliği hakkında söz ederken şöyle der: “Tahsili dayısı Osman Efendiden birkaç yazı meşk almaktan ibarettir. Matbu şeyleri dürüstçe okuyabilir”.
Küçük Salim babasının Zağnosta açmış olduğu attar dükkanıyla ticaret hayatına başlar. Ancak babasının ticaret belli bir sanata sadık kalmadığı tatlıcılık, şerbetçilik, dondurmacılık, tabağçılık ve çabulaçılık deneyimi sonrasında Zağnosta bir kahvehane açar. Baba Salim çörekçilik, ekmekçilik, fişekçlik yapar. Baba Salim otuz beş yaşından sonra Zağnos’ta bir bakkalçılık dükkanı açarak kadayıfçılık ve mumculuk yapmaya başlar.
Bir yandanda eline eline geçirmiş olduğu Aşık Garp, Aşık Ömer, Aşık Kerem gibi halk öykülerini okur. Yirmi yaşına kadar ihtiyar halasınca büyütüldü. Baba ocağı onun eğitim yuvası oldu. O, bunu “Ne tarih okuduk, ne de hendese/ Ne mektep görmüşüz ne de medrese” diyerek dile getirir.
Halk ozanları takma adlar alırlar ki, Nesib Yağmurdereli yazara baba takma adını vemesini şöyle ifade eder: “Ankara’da Muallimler Birliği’nin düzenlemiş olduğu gecede bir müsamere verilir. Bu sırada halk şairi otuz beş yaşlı Salim sahneye gelir heyecanla hazırladığı bir manzumeyi okur. Bu sırada davetlilerden Hacı Ahmed ayağa kalkarak “ben onu (Salim’i) bu günden itibaren memleketin babası olarak Kabul ediyorum ve koşmalarında “baba” adını kullanmasını tekli ediyorum” der. Orada bulunanların alkışları arasında halk şairi Salim Efendi, “Baba Salim” olarak tanınmaya başlıyor.
Trabzona dönüşü sonrası Belediye temizlik işleri memurluğu, Asri mezarlık memurluklarında bulunur. Bu sırada da değişik koşmalar yazmaya devam eder. O da pek çok halk ozanı gibi sevgide teselli arayarak: “Kıymeti dünyayı hiç alma yâda / İç bade sev güzel, meydan var iken!..”der.
Eski İran konsolosu Asaf’ın hayat faciasından firar edenlerinebedi sükûnete kavuştukları bir mahalde” ki, ifadesine verdiği yanıt ustacadır. O, gazel, destan, koşma, lirik şiirler, muhammesler, mizahi şiirleri mevcuttur. Bu bağlamda Hamsinamede, İnan mecmuasında, Yeniyol-Halk gazeteleri ve Akın mecmuasında bazı şiirleri yayınlanmıştır.
Memleket kaygısı ona kendi içinde bulunduğu sıkıntıları unutturmuş. Bir an önce M. Kemal Atatürkün Kurduğu yeni Cumhuriyete sahip çıkmayı destanında: “Terk edelim eski hurafatı biz / Sürelim meydana yeni atı biz” diyerek dile getirir.